Hamide Yiğit – İdlib Sürecinde Sona Yaklaşılıyor

0 350
image_pdf
‘İdlib sürecinde de sona yaklaşılıyor’

Hamide Yiğit, İdlib operasyonun kapıda olduğunu ve Türkiye’nin operasyona dahil edilmeyeceğini belirterek: “Soçi çerçevesinde varılan mutabakatlar açısından aslında sona doğru geliniyor. Soçi’nin finali İdlib’dir ve İdlib sürecinde de sona yaklaşılıyor. Türkiye’nin bu final aşamasında verdiği taahhütleri yerine getiremediği ortadadır” dedi.

Türkiye, Rusya ve İran tarafından yürütülen Soçi görüşmelerinin dördüncü toplantısı Rusya’nın Soçi kentinde gerçekleştirilecek. 14 Şubat’ta gerçekleştirilecek toplantıya, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani katılacak. Son toplantı geçtiğimiz yıl 7 eylülde İran’ın başkenti Tahran’da yapılmıştı. Tahran’da yapılan toplantıda Putin ve Erdoğan arasındaki canlı yayında yapılan terör temsilcileri diyaloğu gündem olmuştu.

Putin’in talebi üzerine gerçekleşecek olan zirvede, Suriye’deki son gelişmeler, İdlib’deki son durum ve ABD’nin Suriye’den çekilme kararı sonrası yaşanılan gelişmelerin masaya yatırılması bekleniyor.

Soçi toplantısında ele alınacak konular ve olası gelişmeler üzerine araştırmacı yazar Hamide Yiğit’le konuştuk.

‘Toplantıda yol haritasının belirlenmesi hedeflenecektir’

23 Ocak’ta Putin ile Erdoğan’ın Moskova’da gerçekleşen buluşmasında, Rusya-İran-Türkiye üçlüsü ile Astana zirvesinin ikinci kez toplanacağı tarihin görüşüldüğünü hatırlatan Hamide Yiğit, Ocak’taki Putin-Erdoğan görüşmesinin, Washington’un Suriye’den birliklerini çekme kararının ardından yaşandığını belirtti. Esasen “ABD’den sonra Suriye barış sürecindeki eylemlerin koordine edilmesi” konusunda bir zirve talebi geldiğini aktaran Hamide Yiğit şunları ekledi: “İran’la ortaklaştıktan sonra zirvenin tarihi 14 Şubat olarak belirlendi. Bu zirvede masaya yatırılacak konulardan ‘Suriye barış süreci’ öne çıkan gündem olacaktır. Özel olarak ele alınması beklenen alt gündemlerin, İdlib operasyonu ile ABD birliklerinin çekilmeleri durumunda Minbic ile Fırat’ın doğusunda oluşacak boşluğun nasıl giderileceği konularıdır.

Genel olarak bu gündemlerin ne şekilde ele alınacağına dair analizler şunu gösteriyor; Soçi mutabakatının sonuna gelindiği İdlib’de Türkiye’nin taahhütlerini yerine getiremediği masaya yatırılacak. İdlib operasyonunun başlaması durumunda Şam’ın terörist olarak kabul ettiği cihatçı örgütler karşısında Ankara’nın tutumunun ne olacağı sorulacak. Bir yol haritasının belirlenmesi hedeflenecektir. Öte yandan Türkiye’nin, Suriye’nin kuzeyine yönelik tehditleri de konuşulacak ve muhtemelen Türkiye’yi rahatlatacak ortak formüller gündeme gelecektir.”

Türkiye, Idlib vaatlerini yerine getirmedi

Rusya’nın Suriye sahasına indiği 2015 yılından bugüne kadar sürecin Moskova tarafından yönetildiğinin bilindiğini vurgulayan Hamide Yiğit, özellikle Türkiye’nin yüzünü Rusya’ya dönmesinden sonra ikili-üçlü zirveler şeklinde yönetilen süreçten Soçi ve Astana mutabakatlarının ortaya çıktığını aktardı. Hamide Yiğit, bugüne kadar Soçi çerçevesinde varılan mutabakatlar açısından sona doğru gelindiğini ifade ederek, şunları dile getirdi: “Soçi’nin finali İdlib’dir ve İdlib sürecinde de sona yaklaşılıyor. Türkiye’nin bu final aşamasında verdiği taahhütleri yerine getiremediği ortadadır. Gerilimi azaltama bölgeleri oluşturma ve bölgedeki cihatçı örgütleri silahsızlandırma vaatleri boşa çıktı. Tersine uluslararası toplumun terörist listesine aldığı Nusra Cephesi, bu süreçte daha çok güçlenerek nüfuz alanını genişletti. O yüzden ‘Soçi taahhütlerinin pek bir hükmü kalmadı ve İdlib operasyonunun eli kulağındadır’ sonucu çıkar.”

Soçi final Astana devam…

Türkiye İdlib sorununu yok sayarak ilgisini Fırat’ın doğusuna yoğunlaştırdığını kaydeden Hamide Yiğit, şu değerlendirmelerde bulundu: “Fırat’ın doğusuna yönelik bu tehditlerinin aslında bir karşılığı yok. Zira her ne kadar Türkiye buradaki Kürtlerin varlığını güvenlik sorunu olarak ele alıp, bir ‘terör’ tehdidinden söz etse de, Suriye’nin kuzeyindeki Kürt grupları ne Şam ne de Moskova ‘terörist’ olarak görmektedir. Bu aşamada Putin, Tahran’ın da desteğini yanına alarak, Türkiye’nin kaygısını boşa çıkaracak bir formülü öne sürmek isteyecektir. O formül de; Kürtlerle Şam’ın bir mutabakata vararak Suriye’deki Kürt sorununun Suriye’nin bir iç meselesi olarak görülmesini sağlamaktır. Bu bağlamda üçlü zirveler ve ikili-üçlü mutabakatlar bir süre daha devam eder. Soçi süreci final yapar ama özellikle sahadaki durum ve Suriye Anayasası hazırlık süreci nedeniyle Astana süreci daha devam edecek gibi duruyor.”

‘Soçi ve Astana Cenevre’nin rolünü kaptı’

Suriye’de krizin başladığı 2011 yılından bu yana sayısız Suriye gündemli toplantılar yapıldığını vurgulayan Hamide Yiğit şunları ekledi: “Suriye dostları’ ile başlayan, Şam haricinde her başkentin söz söylediği çok sayıda zirveler yapıldı. Sekiz defa Cenevre toplantıları gerçekleşti. Ama Suriye sahasındaki askeri pozisyonların yönünü değiştiren iki toplantı oldu; Soçi ve Astana. Soçi ile sahadaki askeri durum tamamen dönüşmeye başladı, Astana ile siyasi çözümler ele alındı. Bu iki süreç bir nevi Cenevre’nin rolünü kaptı denebilir. Soçi ve Astana süreçlerinin sahaya yansımaları ‘somut değişimler’ şeklinde görüldü. Suriye ordusunun aynı anda savaşmak zorunda kaldığı onlarca cephede süreç tersine evirildi. Şu anda savaş genel anlamda ‘tek cephe’ye indirgenmiş durumda.”

‘Türkiye Soçi’de beklentilerinin karşılığını alamayacak’

Putin’in Erdoğan’la 23 Ocak görüşmesinde birdenbire Adana Mutabakatı’nı ortaya atmasının Astana buluşmasında gündeme geleceğini aktaran Hamide Yiğit şunları belirtti: “Türkiye’nin ‘güvenli bölge’ talebine karşılık Adana Mutabakatı’nın ortaya atılmasından hangi tarafın ne anladığı ya da ne umduğu önemlidir. Trump’ın yeniden gündeme getirmesiyle umutlanan Türkiye’nin güvenli bölgeden anladığı şey, hayalini kurduğu şeydir. Türkiye, ‘güvenli’ bölgeden daha ziyade, Suriye’nin kuzey hattının bir ‘tampon bölge’ olarak tanınıp idaresinin kendisine verilmesini, ‘Suriyelileri ülkelerine geri gönderiyoruz’ diyerek buraya elinde kalan cihatçıları yerleştirmeyi hayal etmektedir. Oysa Trump bu anlamda bir şey söylemiyor. Her şey bir yana Türkiye’nin ‘güvenli bölge’ fikrinin gerçekleşme olasılığı çok düşüktür. Obama buna yanaşmadı, Trump da yanaşmaz… Türkiye hep umutlanır, hayal eder. Büyük ihtimalle 14 Şubat toplantısında Türkiye’nin bu konudaki beklentilerinin bir karşılığı olmadığı, onun yerine Adana Mutabakatı’na yoğunlaşması gerektiği söylenecektir. Bunun da anlamı şudur; ‘Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı çerçevesinde Şam hükümetiyle diyalog başlatma yollarını ara!”

Türkiye İdlib operasyonuna dâhil edilmeyecek

İdlib operasyonuna yönelik Türkiye’nin ortak bir kararla dâhil olması beklenmediğini söyleyen Hamide Yiğit şunları ekledi: “Türkiye İdlib’te oldukça zor durumdadır. Ne garantörü olduğu cihatçı gruplara karşı ne Suriye ordusuna karşı bir savaşın tarafı olabilecek durumdadır. Keza başını Nusra cephesinin çektiği Heyet Tahrir Şam’a karşı bir operasyonun hiçbir tarafında yer alamaz. O yüzden Türkiye’den bu operasyon sürecinde pozisyonunu belirlemesi istenebilir. Ama her halükarda İdlib operasyonu kaçınılmazdır. Son birkaç gündür Suriye ordusu ‘İdlib anlaşması ölüyor’ diyerek güçlerini harekete geçirmekte, Halep, Hama ve İdlib kırsallarına yeni takviyeler yapmaktadır. Astana zirvesinin yaklaştığı bu bir hafta içinde böylesi bir hareketlilik, İdlib operasyonunun kapıya dayandığına ve Soçi’nin birinci gündemi olacağına işaret ediyor. Ama Türkiye’nin bu süreçte pozisyonunun ne olacağı, ilgisini hangi yöne çevireceği ve hem garantörlüğünü üstlendiği cihatçı gruplara hem de yerel seçimlerin arifesindeki iç siyasete dönük ne tür oyalayıcı stratejiler geliştireceği önemlidir. Bu zirvede bunun yapı taşları belirlenebilir.”

Kaynak: Anha

image_pdf
Bunları da beğenebilirsin

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.