Kızıldere bir savaş Manifestosudur!

0 296
image_pdf

KIZILDERE’DE ON’LAR

On’lar, Amerikan emperyalizmine ve yerli oligarşiye karşı silaha sarılan ve kurtuluşun yolunu halkın silahlı savaşında gören ihtilalcilerdir. Tarih, 30 Mart 1972 yılını gösterdiğinde “teslim olun” anonslarına  “Biz buraya dönmeye değil ölmeye geldik” sözleri ile karşılık veren Mahir Çayan liderliğindeki devrimciler, Kızıldere’de bir savaş manifestosu yazdılar. On’lar, Emperyalist boyunduruk altında kölece yaşamaktansa silah elde savaşarak şehit düştüler.

Emperyalizmin işbirlikçisi tekelci burjuvazinin sömürü çarkını döndürecek, oligarşi için “huzuru” ve “asayişi” sağlayacak olan Amerikancı iktidarların biri gider biri gelir. “Emperyalizmin tahakkümü altındaki ülkelerde bu çark hep böyle döner. Ülkemizde de parçalanana kadar bu çark hep böyle dönecektir.” Emperyalizm ve “yerli” oligarşi lehine sürekli döndürülen bu çarkı parçalamanın yolu halkın silahlı kurtuluş savaşını yükseltmektir. Mahir’i anmanın, On’ları anmanın, Kızıldere’yi sahiplenmenin ölçüsü budur. Bugün, bu geleneği sürdüren biz THKP-C savaşçılarının görevi bu yolda sistemli ve yılmadan savaşmaktır.

MAHİR ÇAYAN’IN HAYATI  

15 Mart 1946 Samsun doğumlu olan Mahir Çayan, ortaokul ve lise dönemlerini Haydarpaşa Lisesi’nde, İstanbul’da geçirdi. 1963’te İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kaydoldu. Ertesi yıl Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğrenimine devam etti. Bu dönemde TİP ve FKF’ye (Fikir Kulüpleri Federasyonu) bağlı olan SBF (Siyasal Bilgiler Fakültesi) Fikir Kulübü’ne girdi. 1965’te bu klübün başkanlığını da üstlendi.

1967’de kısa süreliğine Fransa’ya gitti. Buradaki sosyalist hareketlerin genel seyri ve içinde bulundukları tartışmaları izledi. 1968’deki 6. Filo eylemlerine İzmir’de katıldı ve gözaltına alındı. Bu dönemde Türkiye İşçi Partisi (TİP) içinde başlayan Mihri Belli’nin savunduğu Milli Demokratik Devrim tartışmaları içinde TİP adına Karadeniz Ereğli’de çalışmalar yürüttü.

Bu geziden sonra ideolojik olarak Milli Demokratik Devrim saflarında yer aldı. TİP ile olan temel ayrılığı devrim sorunu olarak tarifler. Fransa’da bulunduğu süreçte Latin Amerika’daki gerilla örgütlerinin silahlı mücadelelerinden etkilenir. TİP’i “oportünist”, yöneticilerini ise “objektif olarak ajan” olarak suçlar. Ve “Oportünizm bukalemun gibidir. Amacı için girmeyeceği kılık, yapmayacağı şey yoktur.” Der. Türkiye’deki devrimin ancak silahlı bir mücadeleyle ve kendi özgül koşullarının tespit edilmesiyle olabileceğini savunur. Türk solu ve Aydınlık sosyalist dergilerinde yazılar yazar. Bu dönemde yazdığı önemli yazıları “Revizyonizmin Keskin Kokusu 1″“Revizyonizmin Keskin Kokusu 2” ve “Aren Oportünizminin Niteliği” dir.

1969 yılında Ankara’da yapılan ve Fikir Kulüpleri Federasyonu’nun adını DEV-GENÇ (Devrimci Gençlik Federasyonu) olarak değiştirdiği toplantıda Türkiye devrimci hareketinin seyrini değiştirir. 1971 yılında yapılan TİP kongresine katılmamıştır, fakat TİP ve kendi çalışma çevresinden öğrenci ve işçilerle birlikte bir toplantı örgütler. Mihri Belli ile olan görüş ayrılığını “ASD’ye açık mektup” yazısıyla üç başlıkla ile açıklar. (Örgüt anlayışı, Çalışma tarzı ve Devrim anlayışı) Böylece Mihri Belli’nin Milli demokratik devrim tezinden ve Aydınlık sosyalist dergiden de kopar. Bu ayrışmanın temel noktası, aslında MDD tezinin TİP’in  reformist anlayışının başka bir versiyonu olduğu görüşüdür. Mahir, hem TİP, hem MDD, hemde PDA’cı “Campus Mao”istlerinin başını çektiği o dönemin bütün “cazip şöhretleri” ile adım adım ideolojik, teorik ve politik düzlemde hesaplaşarak politik-Askeri bir kopuş gerçekleştirmiştir. “Türkiye’ye özgü yol” tezini ise Maltepe firarı sonrasında kaleme aldığı “Kesintisiz Devrim II-III” broşürlerinde etraflıca ortaya koyar.

NATO Askeri örgütü içinde olan Türkiye’de, “emperyalist üretim ilişkilerini” muhafaza eden yapıyı “oligarşi dikta” olarak tanımlar. “Yeni-sömürgecilik” ilişkilerine paralel refah seviyesinin artması ile birlikte oligarşi ile halk arasında bir denge vardır, der ve bu dengeyi “suni denge” olarak tanımlar. “Suni dengeyi” bozmanın ancak “silahlı propaganda” ile mümkün olacağını savunur.

Bu süreçte THKP-C’nin kuruluş çalışmalarını sürdürür. Örgütün kurucu isimleri arasında Ulaş Bardakçı ve Hüseyin Cevahir’de yer alır. 1970 Aralık ayında işçi sınıfının “savaş örgütü” THKP resmen kurulur. Savaş örgütünün stratejik hedefi “anti-emperyalist anti-oligarşik halk devrimidir.” Hedefe varmak için belirlenen devrimci rota ise, Politikleşmiş Askeri Savaş Stratejisi olarak belirlenir. PASS’nin ilk etabı öncü savaşı temelinde Şehir gerillasıdır. Savaşa kır gerillası ile başlamamalarının nedenini o günün objektif ve subjektif koşulları ile açıklar. Eylemlerin planlanmasında ve gerçekleştirilmesinde Mahir Çayan bizzat bulunur.

Çalışmalarını sürdürmek için Şubat 1971’de İstanbul’a geçen Mahir Çayan burada da silahlı eylemlere devam eder. 17 Mayıs 1971′ de İsrail Başkonsolosu Efraim Elrom kaçırılır. Bu eylemle, 1970 Aralık ayında kurulan fakat kamuoyuna açıklanmayan THKP, THKC’nin 1 nolu bülteni ile kamuoyuna duyurulur, hemde cezaevlerindeki devrimci tutsakların serbest bırakılması istenir. Fakat bu istekler kabul edilmeyince Efraim Elrom öldürülür.

Eylem sonrası Nihat Erim başkanlıgındaki oligarşinin askeri kanadı cunta İstanbul’da sıkıyönetim ilan ederler ve balyoz operasyonu adını verdikleri bir operasyon başlatırlar. Faşist terörü her geçen gün tırmandıran oligarşi, Parti-Cephe savaşçılarını ölü ya da sağ ele geçirebilmek için binlerce ev basmış, onbinlerce kişiyi gözaltına alınmıştır. Her yerde aranan Parti-Cephe savaşçıları Mahir Çayan ve Hüseyin Cevahir İstanbul Maltepe’de bir evde kuşatılır. İki adalı, evde bulunan 14 yaşındaki bir kız çocuğunu rehin alırlar. Çayan ve Cevahir’i ikna edebilmek için anne ve babaları ile aile büyükleri olay yerine getirilir. Binlerce asker ve polisin 1 Haziran’da eve yaptığı operasyonda günlerce süren çatışma sonrasında Hüseyin Cevahir şehit düşer, Mahir Çayan yaralı olarak yakalanır. Rehine kız zarar görmez.

Mahir Çayan tutuklanarak İstanbul Maltepe Cezaevi’ne konulur. Dava sürerken 29 Kasım 1971’de THKP-C’den Mahir Çayan, Ulaş Bardakçı, Ziya Yılmaz ile THKO’dan Cihan Alptekin ve Ömer Ayna, tünel kazarak cezaevinden firar ederler. Mahir Çayan Maltepe cezaevinde tutsak iken THKP-C’nin kurucuları arasında yer alan M. Ramazan Aktolga ve Yusuf Küpeli sağcı ve pasifist görüşlerini THKP-C’nin çizgisi ilan ederek tasfiyeci bir hainlik içine girmişlerdir. Firar sonrası Mahir Çayan parti genel komitesini toplayarak bu iki sağcı ve pasifisti partiden ihraç etmiştir.

İstanbul’da kalma olanakları daralan Mahir Çayan, Ankara’ya geçer. 19 Şubat’ta Ulaş Bardakçı İstanbu/Arnavutköy’de kaldığı evde kuşatılır ve çatışmada şehit düşer. Mahir Çayan ve arkadaşları bir yandan sürekli yer değiştirerek yakalanmamaya çalışırken, öte yandan idam cezası verilmiş olan Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ı kurtarmak için eylem olanakları araştırırlar. Ankara’daki ilişkilerde yakalanmalar sonucunda giderek daralır. Önce bazı kadrolar Karadeniz’e gönderilir. Koray Doğan’ın polis tarafından arkasından vurularak şehit edilmesi ve diğer yakalanmalar sonrasında Mahir Çayan, Cihan Alptekin, Ömer Ayna ve Ertuğrul Kürkçü Karadeniz’e geçerler.

  • KIZILDERE

Mahir Çayan ve yoldaşları 26 Mart 1972’de Ordu/Ünye’deki NATO’ya ait radar istasyonunda çalışan iki İngiliz ve bir Kanadalı teknisyeni kaçırırlar ve karşılığında Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu THKO liderleri Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın serbest bırakılmasını isterler. 28 Mart’ta rehinelerle birlikte Kızıldere köyünde muhtarının evinde kalan yoldaşlarının yanına giderler.

30 Mart günü kaldıkları evde askerler tarafından ablukaya alınırlar. Askerlerin megafonla yaptıgı teslim olun çağrılarına ”Biz buraya dönmeye değil ölmeye geldik”  diyen Mahir Çayan ve 9 yoldaşı silah elde savaşarak şehit düşerler.

ON’LAR;

MAHİR ÇAYAN

ÖMER AYNA

NİHAT YILMAZ

AHMET ATASOY

SABAHATTİN KURT

CİHAN ALPTEKİN

SİNAN KAZIM ÖZÜDOĞRU

SAFFET ALP

HÜDAİ ARIKAN

ERTAN SARUHAN’DI

On’ları onlar yapan yaldızlı sözler değildi, gençlik macerası değildi, onların mücadelesi onların yolu kesintisiz devrim yoluydu. On’lar; Bağımsız, Demokratik ve Sosyalist Türkiye şiarıyla çıktılar yola. Bu yolda teslimiyet değil irade, inanç ve cüret vardı.

Kızıldere’de yaratılan devrimci değerler ve savaşçı gelenek, bugün Türkiye Halk Kurtuluş Cephesi THKC savaşçıları Alper Çakas, Muhammed Arslan Ve Fırat Çaplık’lar tarafından sürdürülüyor. Yolumuz devrim yolunda düşenlerin yoludur.!

Tek Yol Devrim!

Kızıldere Son Değil Savaş Sürüyor!

Mahir Hüseyin Ulaş Kurtuluşa Kadar Savaş!

image_pdf
Bunları da beğenebilirsin

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.