Siyonist işgalci “İsrail”in, Filistin halkına yönelik katliamları ve soykırımı Amerikan emperyalizminin sınırsız desteği ile hız kesmeden devam ediyor. “İsrail”, ABD’nin Ortadoğu’daki en büyük askeri üssüdür. “İsrail”, ABD’nin Ortadoğu’daki maşası, katliam aygıtı ve bir soykırım makinasıdır. “İsrail” demek, ABD demektir. Siyonist “İsrail”, Ortadoğu-Asya’yı yağmalamak için İngiliz ve Amerikan Emperyalizmi tarafından kurulmuş korsan bir “devlettir”. İngiltere, ABD ve AB ülkeleri tarafından dünyanın dört bir tarafından toplanarak Filistinlilere ait topraklara yerleştirilenler (yerleşimciler) ise “sivil” değil işgalci istilacılardır.
Türkiye, 1946’dan beri ABD tarafından esaret altına alınmış bir ülkedir. Türkiye, o tarihten bugüne hep Amerikancı hükümetler ve cuntalar tarafından faşizmle yönetilen bir ülke oldu. Türkiye, Siyonist işgalci varlığı ilk tanıyan ülkelerden biridir. Türkiye, Filistin’de Siyonist rejimin gerçekleştirdiği katliamların ve soykırımın suç ortağıdır. Harvard Üniversitesi‘nde yaptığı konuşmasında “Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak’ta başarılı olmasını samimiyetle arzu etmektedir. Çok yönlü destekte olmaktadır. İsrail devletinin yaşama hakkını kimsenin tehdit etmesine Türkiye razı olamayacak.” diyen Erdoğan’da, kendisinden öncekiler gibi ABD’nin bir memuru ve kuklasıdır. Amerikalı emperyalistlerin AKP lideri Erdoğan’a biçtikleri en önemli misyonlardan biride, ülkemizdeki Müslüman halkı aldatmak, uyutmak, pasifize etmek ve çürütmektir. ABD için Erdoğan, Türkiye’deki gelmiş geçmiş en kullanışlı uşaklardan biridir. Erdoğan, Emperyalizmin ve Siyonizmin işbirlikçisidir.
-SİYONİZMİN İŞBİRLİKÇİSİ TÜRKİYE
Dünyada “İsrail’i” ilk tanıyan ülkelerden biri olarak Al-Nakba felaketinin ortağı olan Türkiye, 60 yıldır güttüğü ikiyüzlü siyasetle siyonizmin suç ortağıdır. 1950’lerden beri İsrail-Şah İran’ı ve Türkiye’nin komünizme karşı ABD’nin bölgedeki ileri karakolu olarak görüldüğü ve ekonomik ilişkilerin de ötesinde ‘Trident’ (üç uçlu mızrak) adı altında MOSSAD, MİT ve SAVAK’ın beraber çalıştıkları bilinen olgular. Zaman zaman krizler yaşansa da bu ilişkiler hep sürdü.
Türk istihbarat örgütü MİT ile İsrail’in MOSSAD’ı arasındaki ilişkilerin inişli çıkışlı tarihi, neredeyse 65 yol öncesine kadar uzanıyor. İsrail-Türkiye istihbarat örgütleri arasındaki derin ilişki ise, 29-30 Eylül 1958’de İsrail’in ‘kurucu’ başbakanı Ben Gurion’un uçağı, ‘motor arızası’ bahanesiyle Ankara’ya gizlice indiğinde başladı. Dönemin Başbakanı Adnan Menderes ile Ben Gurion arasında imzalanan anlaşma, birçok şeyin yanında istihbarat alanında işbirliğini de kapsıyordu. ABD’nin ‘Komünizme karşı ileri karakol’ olarak gördüğü üç faşist rejimin istihbarat örgütleri, İran Şahı’nın SAVAK’ı, İsrail’in MOSSAD’ı ve Türkiye’nin MİT’i arasında ‘Trident’ (üç uçlu mızrak) diye anılan düzenli toplantılar ve her tür karanlık alışveriş böyle başladı. Humeyni’nin başa geçmesinden sonra ABD Tahran Büyükelçiliği baskınında ele geçirilen ve yayınlanan belgeler de bunu doğruladı.
Ekim 2013’te The Jarusalem Post’ta Yossi Melman imzasıyla yayınlanan bir makalede, Eylül 1958 toplantısı anlatılırken, şunlar söyleniyordu: “İlk toplantıda üç delegasyon, kendi ülkelerine yönelik tehditlerin haritasını çıkardı ve Sovyet komünizmi ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdülnasır’ın Pan Arabizmiyle ortaklaşa mücadele etmeye karar verdi. İş bölümünü kendi aralarında paylaştılar. Türk istihbaratına Libya, Tunus, Suriye ve Lübnan tahsis edildi. İsrail istihbaratı (Etiyopya istihbaratıyla birlikte) Sudan, diğer Afrika ülkeleri ve Yemen ile ilgilenmekle görevlendirilirken, İran istihbaratı Körfez ülkelerini izlemekle görevlendirildi.”
Şubat 1979’da İran Şahı Humeyni tarafından devrildikten sonra SAVAK’ın Trident’ten çıkması, MOSSAD ve MİT arasındaki ilişkiyi etkilemedi. İki tarafın istihbaratçıları yılda iki kez yapılan toplantılarda bir araya gelmeye devam ettiler. Hatta 1990’ların başında yeniden özel gizli anlaşmalar ve mutabakatlar imzalandı. 2010’larda yaşanan “MİT’in MOSSAD’ın İranlı ajanlarını deşifre etme” meselesiyle ilişkiler gerginleşse de, bugün bile ilişkiler tümden bozulmuş değil. İstihbarat örgütleri arasındaki bu tür vakaların ‘iş kazası’ olarak tanımlandığı uzun süredir biliniyor.
-SİYONİZMİN İŞBİRLİKÇİSİ REFAHYOL
Siyonist “İsrail’le” yalnızca ticaret değil, askeri alanda da geçmişten bu yana ilişkiler sürdü. Örneğin Necmettin Erbakan hükümetinin kurulmasıyla beraber, 28 Ağustos 1996’da imzalanan anlaşmada olmayan yoktu! Türk Hava Kuvvetleri’nin F-4 ve F-5 savaş uçaklarının modernizasyonu, M60A1 tanklarının 170 adedinin M-60T Sabra seviyesine yükseltilmesi. Popeye-I ve Popeye-II seyir füzelerin belli sayıda satışı ve ortak üretimi, Dalilah Anti Radyasyon Füzeleri, Heron İnsansız Hava Araçları, Arrow Füze Sistemi ve daha bir sürü şey…
Ayrıca anlaşma ile Türk ve İsrail Hava Kuvvetleri pilotlarının yılda 8 defa değişimini sağlamış, pilot eğitimi için oldukça küçük bir hava sahasına sahip İsrail pilotlarının uçuş egzersizi için Konya Atış Alanı’nda pratik yapmalarına, Türk pilotların ise İsrail’de bulunan Nevatim hava sahasında bilgisayarlı atış alanı pratiği yapmasına izin verilmiştir. Bunlar bilinen anlaşmalar. Gizli askeri anlaşmaların boyutu ise tam bilinemiyor.
-SİYONİZMİN İŞBİRLİKÇİSİ AKP
İşgalci Siyonist rejim “İsrail’in” Filistin halkına yönelik katliamları ve soykırımı devam ederken Metin Cihan çatışmaların başladığı 7 Ekim’den bu yana Türkiye’den İsrail’e giden gemilere ilişkin dikkat çekici trafiği paylaştı. Cihan’ın dünya çapında gemi trafiğine yer veren marinetraffic’te kayıtlı bilgilerden aldığı bilgilere göre Türkiye’den toplam 283 gemi gitti. 12 gemi daha yolda. MNG airlines ile havadan sevkiyat da sürüyor Metin Cihan’ın paylaştığı marinetraffic kayıtlarına göre, 2019’da AKP Hatay Büyükşehir Belediye Başkan Adayı ve eski il başkanı İbrahim Güler’e ait Hatay Ro Ro da, İsrail’le ticareti sürdürüyor.
Cihan ayrıca HÜDA PAR’lı yöneticilerin fabrika açılışına katıldığı Eren Holding’in de İsrail’e çimento sevkiyatına devam ettiğini yazdı. Cihan’ın paylaşımında Güler’in 11 Mayıs 2021’de sosyal medya hesabından yaptığı “Yıkılasın İsrail, enkazını göreyim” paylaşımı yaptığı da görülüyor.
AKP’nin ikiyüzlü siyaseti yeni değil. AKP iktidarı siyonizmin işbirlikçisidir. ayırt edici özelliği, İsrail’le ekonomik/ticari/askeri ilişkileri zirveye taşıması oldu. TÜİK özel ticaret sistemi verilerine göre AKP iktidarının başladığı 2002 yılında Türkiye’nin İsrail’e ihracatı 861,4 milyon dolar; İsrail’den ithalatı ise 544,5 milyon dolar idi. 2022’de ihracat 6,74 milyar dolara yükselirken ithalat da 2,17 milyar dolara çıktı. Ticaret hacmi de 1,41 milyar dolardan 8,91 milyar dolara ulaştı ve 20 senede yüzde 532 artış gösterdi. 2022 itibarıyla İsrail Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı 10. ülke konumunda. Bu süreçler boyunca yaşanan ‘Mavi Marmara’ benzeri krizlerin bile bu ilişkileri bozmadığı çok açık. Bir yanda “İsrail işgalci terör devletidir” gibi laflar edilirken, öte yandan ticari/askeri ilişkilerin tam gaz devam etmesi, klasik AKP riyakârlığını ortaya koyuyor.
Daha geçen yıl, 6 Aralık’ta Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), İsrailli bir iş heyetini İstanbul’da ağırlamış, TİM ve İsrail Ticaret Odaları Federasyonu (FICC), 60 firmadan yaklaşık 100 kişilik İsrail satın alma heyeti ile Türk ihracatçıları arasında görüşmeler yapılmıştı. Türkiye’nin İsrail’e ihracatı tüm zamanların en yüksek seviyesine 2022 Ocak-Kasımında ulaştığında, bu rekora en büyük katkı çelik sektöründen geldi. Türkiye, 2002 yılından bu yana İsrail’e en çok çelik ihraç eden ülke konumunda. Yine 2023’ün Ocak ayında da İstanbul Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği (İDDMİB) Tel Aviv’deydi. İki ülke ticaretinin beş yıl içinde 15 milyar dolara çıkarılması yönünde kararlar alınırken, İDDMİB Başkanı Çetin Tecdelioğlu, İsrail’i bütün bölgeye ürün satmak için bir köprü olarak nitelendiriyordu.
Türkiye’nin İsrail’e ihracatı 6 milyar dolar seviyesinde. Bu rakamın içinde en büyük kalemi ise çelik ihracatı oluşturuyor. Boru ve petrol hattı gibi enerji alanlarında işbirlikleri de var. Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre, Türkiye, İsrail’e en çok ihracat yapan üçüncü ülke konumunda.
-SİYONİZMİN İŞBİRLİKÇİSİ MHP
Ahmet Reyiz Yılmaz tuhaf bir adam. Rizeli. Okullar bitirmiş; sonra inşaat işine girmiş. 1992’de İsrail’e gittikten sonra almış yürümüş. 2008 yılında İsrail’in en büyük gazetelerinden Globes’e “İsrail’deki son Osmanlı” diye kapak olmuş. 2005’te İsrail İş Konseyi tarafından “Yılın İş Adamı” seçiliyor. Bu arada, 2005’te MHP üyesi olan Yılmaz, MHP Genel Merkezi’nde görevler üstleniyor; ancak 2009 Kongresi’nde Genel Başkanlığa aday olunca gözden düşüyor. Bunun üzerine 2010’da Milliyetçi ve Muhafazakâr Parti’yi (MYP) kurup genel başkanı olan Yılmaz, seçimlerde 0.09 oy alsa da yılmıyor ve 2013’te Muhafazakar Yükseliş Partisi’ni kuruyor.
Yılmazlar, uzun süre İsrail inşaat sektörünün yüzde 10 payını elinde tutuyor. Kudüs-Ben Gurion Bağlantı Köprüsü’nü, dünyanın en büyük arıtma tesislerinden Tiberias Tesisi’ni ve Tel Aviv’de 36’şar katlı iki konut blokunu yapıyor. Yılmazlar İnşaat’ın Genel Müdürü Ahmet Arık, “Tel Aviv’in kulelerinde Türk Bayrağı’nı dalgalandırmaktan gurur duyduğunu” sık sık tekrarlıyor.
Bu arada, Ahmet Reyiz Yılmaz hakkında sık sık “İsrail ajanı” iddiaları öne sürülüyor ama umurunda değil. Katıldığı bir programda Yılmaz, “İsrail ajanı olmak da kötü bir şey değildir. İsrail Yakup Peygamberin ismidir. Bu manada ilk Müslümanlardan olan Yakup Peygamberin ajanı olmak da çok kötü bir şey değildir” sözleriyle yanıtlıyor. Öyle görünüyor ki, Yılmaz, kendi muhafazakâr ideolojisi ile Siyonizm arasında bir çelişki görmüyor ya da her iki ideolojiyi birleştiren yeşil renkli kâğıtlar, sorunu otomatik olarak çözüyor.
-SİYONİZMİN İŞBİRLİKÇİSİ TEKELCİ HOLDİNGLER
İsrail’de iş yapan şirketler arasında en önemlilerinden biri, Zorlu Enerji Grubu. Zorlu’nun İsrail’de üç santrali var. Ramat Negev Kojenerasyon Santrali, Ashdod Kojenerasyon ve Ashdod Doğalgaz Kojenerasyon Santrali. Bir de İsrailli ortakları ile birlikte devreye aldıkları Dorad Doğalgaz Çevrim Santrali var.
Bunun dışında, Sabancı Holding Paz oil şirketi üzerinden petrol sektöründe faaliyet gösteriyor, Turkcell Hatif Mobile şirketinin yüzde 75 hissesini satın almış durumda. Kalyon Grubu ise İsrail’deki Energiya Nova firması ile çeşitli enerji projelerinde çalışıyor. Koç Holding İsrail’deki Tadiran şirketine yüzde 50 ortak olurken, Doğuş Grubu Ashdod Limanı’nda bir gemi filosunu satın almış, Anadolu Grubu ise alkollü içecekler sektöründe faaliyet gösteriyor.