Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasının 9. yıl dönümü: Referanduma giden 23 yılda Kırım’da neler yaşandı?

0 8
image_pdf

Bugün, Kırım’ın bir referandum sonucunda yeniden Rusya’ya bağlanmasının 9. Yıl dönümü.

16 Mart 2014’te gerçekleşen referandumda, Kırım halkının 96.77’si Rusya Federasyonu ile yeniden birleşme iradesini göstermişti.

Kırım’ın Rusya’ya bağlanma referandumu, Türk medyası da dahil olmak üzere Batı medyasında ‘Kırım işgali’ ya da ‘Kırım’ın yasa dışı ilhakı’ olarak tanımlanıyor.

Bugün de, Türkiye Dışişleri Bakanlığı, ‘ilhakı’ tanımadığını tekrarlayarak şu açıklamayı yaptı:

“Ukrayna’ya bağlı Kırım Özerk Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu tarafından dokuz yıl önce bugün (16 Mart) düzenlenen gayrimeşru bir referandumla ve uluslararası hukuka aykırı şekilde ilhak edilmiştir.

İlhakın yıldönümü vesilesiyle, bu durumu tanımadığımızı yineliyor, Ukrayna’nın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne verdiğimiz desteği teyit ediyoruz.

Kırım’ın yerli halkı olan Kırım Tatar Türklerinin durumu ülkemiz için her zaman önceliklidir. Türkiye, Kırım Tatar soydaşlarımıza tarihi vatanları Kırım’da, kendi kimliklerini muhafaza ederek, güven ve huzur içinde yaşamalarını teminen destek vermeye devam edecektir.” (1)

Peki, referandum neden ‘yasa dışı’ sayılıyor, Kırım gerçekten ‘işgal’ mi edildi?

Kırım, Rusya ve Ukrayna

2014 referandumunu anlamak için öncelikle iki kritik tarihsel olayı hatırlamak gerekiyor. Bunlardan birincisi, Kırım’da 22 yıl önce gerçekleştirilen 1991 referandumu ve 2014 yılında Ukrayna’da yaşanan Maydan darbesi.

İlkinden başlayalım…

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde (SSCB) Kırım için de referandum düzenlenmişti. 20 Ocak 1991’de düzenlenen özerklik referandumunda, yüzde 81.3 katılım oranıyla, Kırım halkının 93.26’sı, 1945’te lağvedilen ‘Kırım Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ statüsüyle SSCB içerisinde kalmaya karar verdi.

Kırım Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, 1921’de kurulmuştu. Daha sonra Kırım’ın yönetimi, 5 Şubat 1954’te Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne devredilmişti.

91 referandumu, yalnızca özerk cumhuriyetin yeniden kuruluşu değil, aynı zamanda Mihail Gorbaçov’un son girişimi ‘Birlik Antlaşması’na da yönelikti. Ukrayna’nın Kravçuk’u başa getiren bağımsızlık referandumu düşünüldüğünde, bu oylama Kırım’ın 1954’ten beri Ukrayna’ya bağlı statüsüne son verilmesi anlamına geliyordu.

Bu arada, referandumlardan söz etmişken, Kırım konusuna küçük bir parantez açarak Kırım ve Sovyetler içerisinde yaşayan diğer Türki halklarla ilgili olarak ‘Türklük davası’ güdenlerin pek de hoşuna gitmeyecek bazı verileri de sıralayalım.

Gorbaçov’un ‘son çabası’ olan birlik referandumlarında, Sovyetler içinde kalmayı en çok isteyen hakların Türki halklar olduğu görülüyor. Birlik içerisinde kalma yönünde verilen evet oyları Kazakistan’da yüzde 94, Özbekistan ve Azerbaycan’da yüzde 93, Kırgızistan’da yüzde 96, Türkmenistan’da yüzde 97 oranındaydı. Rusya Federasyonu içindeki özerk cumhuriyetlerden Tataristan’da bu oran yüzde 87, Başkurdistan’da yüzde 85, nüfusu önemli miktarda Türki halk içeren Dağıstan’da ise evet oyları yüzde 82 oranındaydı. Türki halklar, SSCB’nin geneline oranla (yüzde 71) çok daha yüksek oranlarda evet oyu vermişlerdi. (2)

Ancak, Kırım’daki bu referandumu, SSCB’nin tümünde düzenlenen 1991 referandumuyla karıştırmamak gerekiyor. Gelişmeler, refworld’ün 2004 tarihli raporuna göre (3) şöyle bir zaman çizelgesiyle yaşanmıştı:

20 Ocak 1991: Kırım’ın birlik içindeki özerk statüsünü belirleyen referandum düzenlendi. Yüzde 81.3 katılım oranıyla, Kırım halkının 93.26’sı ‘Kırım Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ statüsüyle SSCB içerisinde kalmaya karar verdi.

12 Şubat 1991: Ukrayna Yüksek Sovyeti, Kırım’ı Ukrayna sınırları içinde (ve yeni birlik anlaşması kapsamında) özerk bir cumhuriyet olarak tanıdı.

17 Mart 1991: SSCB’nin tüm cumhuriyetleri için birlik referandumları düzenlendi.

17 Mart 1991: Ukrayna SSC, 17 Mart referandumu sonucunda yüzde 71’lik bir oy oranıyla birlik içinde kalmaya karar verdi.

24 Ağustos 1991: Ukrayna’nın bağımsızlığını ilan eden deklarasyon yayınlandı.

Ukrayna’da cumhurbaşkanlığı seçimleriyle eş zamanlı olarak 1 Aralık 1991’de bağımsızlık referandumu yapıldı, Leonid Kravçuk (4) Ukrayna’nın ilk cumhurbaşkanı seçildi ve Ukrayna’nın bağımsızlığı referandumla desteklendi. Bu arada, Kırım’ın Ukrayna’nın bağımsızlığına verdiği destek, yüzde 65’lik bir katılım oranıyla ve yüzde 54’lük lehte oy oranıyla Ukrayna içindeki en düşük orandı.

8 Aralık 1991: Belarus lideri Şuşkeviç, Kravçuk ve Yeltsin, SSCB’nin ortadan kaldırılması ve onun yerine Bağımsız Devletler Topluluğu’nun (5) kurulması konusunda anlaşma imzaladı. (Belovej anlaşması)

(Tabii, yukarıda sayılan bütün bu başlıklar, emperyalizm destekli yoğun antikomünist kampanyalarla örülen süreçler, ancak konumuz Kırım’la sınırlı olduğu için birer cümleyle geçmek durumundayız.)

Bu dönüm noktalarının ardından ortaya çıkan tabloda, referandumla kendisini birlik içinde gören özerk sosyalist cumhuriyet ilan eden Kırım, bu yıkıntı içerisinde Ukrayna’da mı, yoksa Rusya’da mı kalacaktı?

Tam bu noktada hukuk devreye giriyor. Ukrayna’nın SSCB’den ayrılma kararı alınırken, birlikten ayrılmayla ilgili kanunun 3. maddesine aykırı hareket edildi ve Kırım halkına ayrılmayı isteyip istemediği sorulmadı. Kanunlara göre bir birlik cumhuriyeti SSCB’den ayrılırsa, SSCB’ye girdiği sırada içermediği toprakların statüsünü de onaylatması gerekiyordu. Yani, Ukrayna SSCB’den ayrılıken, Kırım’ı topraklarına katıp katmamayı yeniden oylatması gerekiyordu çünkü Kırım, yukarıda yazdığımız gibi bütün bu süreçlerden önce düzenlediği referandumla özerk sosyalist cumhuriyet statüsüyle birlik içinde kalma kararı almıştı. Ancak bu oylama hiçbir zaman yapılmadı ve Kırım, aslında Sovyetler’in dağılması sürecinin tamamında olduğu gibi bir oldu bittiye getirilerek Ukrayna’ya bağlı bir özerk cumhuriyet halini aldı.

Kırım Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, 1992’de Kırım Cumhuriyeti (6) olarak yeniden adlandırıldı ve Kırım Yüksek Konseyi, yarımadanın Ukrayna’nın bir parçası oldu.

Özetle, yaşanan kriz, büyük bir çöküşe uğrayan Sovyetler Birliği’nde hangi enkazın nerede kalacağına ilişkin bir yasal statü kriziydi.

Zaman çizelgesinden devam edelim,

26 Şubat 1992: Kırım parlamentosu bölgenin adını Kırım Cumhuriyeti olarak değiştirdi.

5 Mayıs 1992: Kırım parlamentosu, Ağustos 1992’de yapılacak referandumda onaylanması koşuluyla tam bağımsızlığını ilan etti. (7)

13 Mayıs 1992: Ukrayna parlamentosu, Kırım parlamentosunun bağımsızlık ilanını ‘anayasaya aykırı ilan etti’ ve iptal etmesi için 20 Mayıs’a kadar süre verdi. Parlamento ayrıca, ülkenin lideri Kravçuk’a Kırım’ın bağımsızlığını durdurmak için ‘gerekli tüm araçları kullanma yetkisi’ vererek sopa göstermeye başladı.

20 Mayıs 1992: Ukrayna’nın ültimatomu üzerine, Kırım parlamentosu bağımsızlık ilanını iptal etti, ancak referandumu iptal etmek yerine askıya aldı.

1 Haziran 1992: Kırım ve Ukrayna parlamentoları, Kırım’a daha fazla özerklik ve özel ekonomik statü tanıyan bir uzlaşma üzerinde anlaştı. Ancak Kırım Tatarlarını temsil eden organizasyonlar, müzakerelere taraf olmadıkları için anlaşmayı kınadı. Böylelikle, Kırımlıların iradesi bir kez daha yok sayılmış oldu.

30 Haziran 1992: Kiev, Kırım’a kabul ettikleri gibi daha fazla özerklik tanıyan bir yasa tasarısı hazırladı, ancak yasalaşmasını Kırım’ın anayasasını Ukrayna’nınkiyle uyumlu hale getirmek için değiştirmesi ve bağımsızlığın tamamen feshedilmesi şartına bağladı.

Eylül 1992: Kırım, Ukrayna’nın gereksinimlerini karşılamak için anayasasını revize etti.

17 Aralık 1992: Ukrayna parlamentosu, ‘Ukrayna Cumhurbaşkanı’nın Kırım Cumhuriyeti’nde Temsil Edilmesine İlişkin Kanunu’ kabul etti.

18 – 20 Ocak 1993: Sivastopol ve Simferopol’de Ukrayna karşıtı gösteriler düzenlendi. ‘Kırım Cumhuriyeti İçin Tüm Kırım Seçmen Hareketi’, ‘Kırım Cumhuriyet Hareketi’ ve ‘Komünistler Birliği’ gibi organizasyonlar tarafından düzenlenen gösterilerde, Kırım’ın tekrar Rusya’ya devredilmesi ve tüm hükümet organları için erken seçim yapılması talep edildi. (8) Bu arada, bütün bu gelişmeler yaşanırken, Rusya ve Ukrayna arasında Karadeniz Filosu’nun ‘paylaşımı’ tartışmaları devam ediyordu. Filo bünyesindeki gemiler arasında Ukrayna güçlerine katılmayı tercih edenler olduğu gibi, Ukrayna ve Rusya arasındaki maaş farkları nedeniyle protesto gösterilerinde bulunan askerler de vardı. Kırım krizini yaratan önemli konu başlıklarından bir diğeri de, ‘Türklük’ ya da ‘Rus baskısı’ yerine Karadeniz Filosu ve Sivastopol’ün konumuydu.

25 Haziran 1993: Ukrayna lideri Kravçuk, Kırım’ı serbest ekonomik bölge ilan etti. İşçi sendikaları tarafından anlaşmaya karşı protestolar düzenlendi.

Öte yandan, Takvimler 1993’ün sonuna geldiğinde, Kiev yanlısı güçlerle Rusya yanlısı güçler arasındaki kavga şiddetlenmeye başladı ve 1994 yılının ilk döneminde devam etti.

Ukrayna’nın Sivastopol’daki cumhurbaşkanlığı temsilcisi, cumhurbaşkanı adayı Yermakov’un kampanya çalışanı ve Karadeniz Filosu basın sekreteri Andrii Lazenbnykov öldürüldü. Aynı şekilde, ‘Rus yanlısı’ olarak bilinen Kırımlı politikacı Meşkov da saldırıya uğradı.

Nisan 1994: Kırım lideri Meşkov, Kiev tarafından atanan içişleri bakanlığı (polis) başkanını görevden aldı ve yerine Kırımlı Valerii Kuznetsov’u getirdi. Kuznetsov, Rus basınına Kırım’ın özünde Rus olduğunu ve Rusya’nın bir parçası olacağını söyledi.

Mayıs 1994: Ukrayna lideri Kravçuk, Kuznetsov’un içişleri bakanlığı görevden alınmasını emretti, ancak emri uygulatamadı. Daha sonra iki başkanın ofisleri arasında uzlaşma sağlandı ve hem Ukrayna hem de Kırım içişleri bakanlığının aynı anda bulunması kararlaştırıldı.

1 Temmuz 1994: Kırım parlamentosu, gönüllü olarak Kiev’e devrettiği yetkiler dışında, Kırım topraklarında tam yetki sahibi olmak için oy kullandı. Parlamento ayrıca, Ukrayna liderliğini Kırım Anayasasını ve yasasını ihlal etmekle kınıyorlar.

11 Eylül 1994: Kırım lideri Meşkov, yayınladığı kararnameyle 9 Aralık’ta yeni bir anayasa taslağı hazırlanacağını ve 9 Nisan’a kadar referandumla oylanacağın, yeni anayasanın onaylanmasından sonraki üç ay içinde, yeni seçimler yapılacak ve yeni yerel organlar oluşturulacağını ilan etti.

29 Eylül 1994: Kırım parlamentosu, Meşkov’u ve cumhurbaşkanlığını tüm yetkilerden arındırmak için harekete geçti ve Ukrayna’nın yeni lideri Kuçma’nın yakın arkadaşı olan Anatoliy Françuk yeni başbakan ilan edildi.

Kırım’da Kiev yönetimi, Kırım yönetimi ve Kırımlılar arasında yaşanan bu gerilimler, Mart 1995’e gelindiğinde yeni bir boyuta ulaştı ve Ukrayna parlamentosu, Kırım anayasasını feshederek Kırım Cumhurbaşkanlığı makamını kaldırdı. (9) Ukrayna lideri Kuçma, Ukrayna Anayasasını ihlal etmeye devam etmesi halinde bölge parlamentosunun da feshedileceği açıklamasında bulundu.

Bu gelişmeyi takiben, Kırım’da yönetim tamamen Ukrayna yanlısı Françuk’a bırakıldı.

17 Nisan 1995’e gelindiğinde ise, Ukraynalı Kazakların da aralarında bulunduğu gruplar, Simferopol belediye meclisi yakınlarında Ukrayna bayrağı açınca, karşısında Kırım Tatarlarıyla Rusları buldu. Bölgede yaşanan gerilim, devam eden yıllarda yaşanacak çatışmaların habercisiydi.

Ukrayna yönetiminin Kırım’ın iradesini yok sayan bu girişimlerine karşı tepki, 1995 1 Mayıs kutlamalarına da yansıdı ve 1 Mayıs, Simferopol’de Kırım’ın bağımsızlığı ve Ukrayna’nın protesto edildiği bir politik iklimde kutlandı.

Aynı şekilde, daha sonra Ukrayna’nın 2017 yılında resmen yürürlüğe koyacağı dil baskısının ilk adımları atılmaya başlanmış, 1997’ye gelindiğinde yalnızca Ukrayna dilinde yayın yapan kanallara lisans verilmesine yönelik atılan adımlar, Kırım’daki Rus topluluğun tepkisini çekmeye başlamıştı.

Bu gelişmelere paralel olarak, Ukrayna yönetiminin NATO’yla ilişkilerini geliştirmesi de gerilimi artıran unsurlardan biri haline gelmişti. 23 Şubat 1997’de, Simferopol’de miting düzenleyen Kırımlı komünistler, bir ay sonra parlamento binasını basmaya çalıştı. Protestolarda öne çıkan talep, Ukrayna yetkililerinin NATO’yla ilişkilerini kesmesiydi. (10)

Ukrayna yönetimi ise, NATO ve ABD’yle ilişkilerini geliştirmeye devam ederek, bir adım daha ileri gitti ve 10 Mart 1997’de ABD ve Ukrayna’nın yaz aylarında ortak deniz tatbikatı düzenleyeceği duyuruldu. Tatbikatta, ‘etnik temelli ayrılıkçı bir isyan Ukrayna’nın bütünlüğünü tehdit ediyordu’ ve bu isyan ‘bir komşu ülke tarafından’ destekleniyordu. Adı verilmeyen bu tarafların kim olduğunu tahmin etmek zor değil.

Jeopolitik olarak, Karadeniz’in bir NATO gölüne çevrilmesi konusunda ‘üzerine düşeni yapan’ Kiev yönetimi, kamusal alanda paralel adımlar atmaya devam ediyordu. 4 Nisan 1997 Kiev, Kırım’a iletilen Rusça program miktarını sınırladıktan kısa bir süre sonra, Kırım’daki Rusça yayın miktarını haftada dört saate indirdi.

Kırımlılar konusunda da, 90’lı yılların ortalarında durum şu şekildeydi: 11 Aralık 1997 tarihine kadar, Kırım’dan sürülen yaklaşık çeyrek milyon Tatar geri dönmüştü. Bu sayının yaklaşık 147 bini 13 Kasım 1991’den önce geri döndü ve yasa gereği Ukrayna vatandaşıydı, geri kalanının vatandaşlığa alınması gerekiyordu. Geri dönenlerin yarısı 18 yaşın üzerinde, yani oy kullanma yaşında oldukları halde çoğu yabancı sayıldığı için oy kullanamadı. Kırım Tatarlarının sadece yüzde 74’ü Ukrayna vatandaşlığına başvurdu ve Kırım’da ikamet eden Tatarların sadece yüzde 45’i seçimlere katılma hakkını elde etti.

Etnik yapısı ve tarihsel bağları nedeniyle Kırım’ın Rusya’yla yakın bağlara sahip olması reddedilemez bir gerçek. Bu gerçekler, Kırımlıların Rusya’yla ticaret de dahil olmak üzere çeşitli düzeyde etkileşimini sürdürmesinin temel itici gücü oldu.

Örneğin, 16 Eylül 1998’de Kırım parlamentosu, Kırım ile Moskova arasında ticari, ekonomik, bilimsel, teknik, insani ve kültürel alanlarda işbirliğine ilişkin bir anlaşmayı onayladı. (11) Oturuma katılan 90 Kırım milletvekilinden 85’i anlaşmayı destekledi.

Bu tür adımlar, meşruiyetini Kırım’ın sosyolojik yapısından alıyordu. 17 Kasım 1998 Simferopol Üniversitesi’nde yapılan bir anket, Kırım okulları ve yüksek eğitim kurumlarından mezun olanların yüzde 92’sinin yarımadada Rus resmi statüsü verilmesini desteklediğini göstermişti. Anket sonuçlarına göre, yerel Ukraynalıların yüzde 95’i, Kırım Tatarlarının yüzde 80’i, Rusların yüzde 100’ü ve diğer etnik kökenlerden insanların yüzde 93’ü Rusça konuştuğunu ifade ediyordu. (TASS 11/17/98)

Milenyum’a gelindiğinde ise, Ukrayna yönetiminin Ukrayna dilini diğer azınlıklara dayatma politikasında yeni adımlar atılmıştı.

14 Aralık 2000 tarihinde Ukrayna Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 10. Maddesi uyarınca Ukraynaca’yı ‘yerel yönetim organlarında çalışan görevliler’ için ve ‘büro işlerinde olduğu kadar sosyal hayatın kamusal alanlarında da her durumda tek zorunlu iletişim aracı’ olarak kabul etti. (12)

Bu karar, polis ve öğretmenler de dahil olmak üzere tüm kamu görevlilerinin görev başında yalnızca Ukraynaca konuşabilecekleri ve Ukraynaca bilgisinin yetersiz olmasının kamu çalışanlarının işten çıkarılma gerekçesi olabileceği anlamına geliyordu ve elbette bu yasa Kırım için de geçerliydi.

Yani, Kırım’da 2014’te alınan referandum ve Rusya’ya bağlanma kararı, öncesinde yaşanan 13 yıllık süreçten bağımsız bir olgu değil. Ancak, yaratılan hava, Rusya’nın sanki ‘ortada hiçbir şey yokken’ Kırım’da bir komplo organize ettiği yönünde.

Kırımlılar için yukarıda uzun uzadıya bahsettiğimiz şartlar, 2002 Turuncu Devrim, devamında güçlenen aşırı sağ ve 2014’teki Maydan darbesinin ardından iyice kötüleşmişti. Ukrayna’nın Batısı, Avrupa, NATO hayalleri ve Rus karşıtlığı düzleminde aşırı sağı iktidara taşırken, doğuda, Donbass ve Kırım’da ise Ruslar ve Tatarlar geride kalan yılların toplumsal hafızası nedeniyle bir anlamda kader birliği içine girmişlerdi.

Tam da bu nedenle, Ukrayna’nın darbeyle indirilen lideri Yanukoviç’in 21 Kasım 2013’te AB ile ortaklık sürecini askıya alması, Kırım’da sevinçle karşılandı. Aynı zamanda, Donbass bölgesinde olduğu gibi, Kırım’da da Ruslar ve Tatarlar ‘antimaydan’ ruhu taşımaktaydı.

Zaten bu ruh, Maydan darbesi sürecinde Kırımlıların kendi kaderini eline almasıyla kendini açık bir şekilde gösteriyordu. Kırım Tatar halkı da dahil olmak üzere, Kırım halkının ağırlıklı olarak Rusya’yı desteklediği zaten bilinen bir şey.

Kırım yönetimi, Ukrayna’da meydana gelen olaylarla ilgili olarak 22 Ocak 2014’te yaptığı açıklamada şunları söylemişti:

“Bizi seçen Kırım halkının iradesine dayanarak, Kırım’ı, ülke ve halkı pahasına Ukrayna’da iktidarı ele geçirmek isteyen aşırılık yanlılarına ve neo-Nazilere vermeyeceğimizi ilan ediyoruz.” (13) Bu açıklamanın ardından, 27 Şubat tarihinde Kırım’daki eylemciler hükümet binalarını ele geçirerek Kırım ve Rus bayrakları astılar ve Ukrayna’ya bağlı hükümet feshedildi. 11 Mart 2014’te ise Kırım halkı, Ukrayna’nın yeni yönetimini tanımadığını açıkladı.

16 Mart tarihinde ise, ünlü Rusya’ya bağlanma referandumu düzenlendi. Yapılan oylamada, Kırımlıların yüzde 96.77’si ‘evet’ oyu kullanarak Rusya’yla birleşme kararına destek verdi.

Oylamayla ilgili olarak ‘Rus müdahalesi’ argümanı öne sürülse de, Batılı kuruluşlar bile referandum konusunda Kırımlıların ağırlıklı kesiminin Rusya’yla birleşmekten yana olduğunu söylüyordu.

Avrupa Birliği, ve ABD başta olmak üzere, Kolektif Batı bu referandumu geçersiz kabul eden kararlar aldı.

Referandumu geçersiz ilan eden ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü teyit eden bir Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararı, 100 lehte 11’e karşı 58 çekimser oyla kabul edildi. (14)

Öte yandan, Kırım’ın ‘Rus askerlerce işgal edildiği’ efsanesi de bugün en çok inanılan yanlışlardan. Eğer Kırım’ı yalnızca Kırım Tatarlarından oluşan bir ‘Türk yurdu’ zannediyorsanız, bölgenin çok uluslu bir tarihe sahip olduğundan elbette haberdar değilsinizdir ve bölgedeki Rus nüfusun, Rus yanlısı potansiyelin, Ruslarla Kırım Tatarları arasında -tarihsel acılara rağmen- örülen ilişkinin mahiyetini de kavrayamazsınız ve yaşananları açıklamak için tek mantıklı açıklamanız ‘Rus işgali’ olur. ‘Rus işgali’ olarak yansıtılan askeri güç ise, Maydan Darbesi’ne giden süreçte neo-Nazilerin saldırılarına karşı örgütlenen milislerden başkası değildi.

Eğer tek mesele Kırım Tatarları’ ve ‘Türklük’ meselesiyse de, Kırım Tatarlarının haklarının Rusya’ya katıldıktan sonra garanti altına alındığını hatırlamakta fayda var:

Yeni Kırım Anayasası kabul edildi, “Kırım Cumhuriyeti’nin çok uluslu halkı” tabiri garanti altına alındı.

Kırım Tatarcası, Rusça ve Ukraynaca ile birlikte devlet dili haline getirildi. (Evet, Ukrayna döneminde Kırım Tatarcasının özel bir statüsü yoktu.) (15)

2014’e kadar geçen sürede, özgürlükler ve anayasal haklar bakımından Kırım halkının neler yaşadığını, Kırım Kalkınma Vakfı Genel Sekreteri, gazeteci Vasfi Sel ile yaptığımız röportajda dinleyebilirsiniz.

21 Nisan 2014’te Kırım Tatarları dahil olmak üzere sürgün ve bir şekilde baskı gören Kırım halklarına itibarlarının iade edilmesine dair yasal tedbirlerin alınması için gerekli adımlar atıldı.

Ukrayna döneminde yok sayılan, ödenek dahi verilmeyen, eğitim faaliyetlerine engel olunan Kırım Tatarca eğitim veren okullar referandumun ardından yeniden serbestçe ve garanti altında faaliyetlerine başladı.

Kırım’ın ‘işgal edildiği’ fikri, Türkiye’de de yaygın bir kanı. Bu durumun ortaya çıkması, Türkiye’nin Batı belirlenimli bir bilgi geçişkenliğine sahip medya ortamına, ülkemizdeki yaygın ve tarihsel ‘Rus düşmanlığıyla’ ve emperyalizmin çıkarlarına göre aşılanıp dönüştürülen Türkçülük ideolojisiyle doğru orantılı.

Ancak, Kırım konusunun arka planında yaşananlar, gerçeklerin ‘işgalden’ daha başka bir şey olduğunu gösteriyor. Kırım’ın statüsü konusu, Kırım Tatarları’ndan, ‘Türklük davasından’ ya da ‘Türklere zulmeden Ruslardan’ ziyade bir hukuk tartışmasıydı ve SSCB’nin dağılması süreciyle alakalıydı.

Karadeniz’in bir NATO gölüne dönüştürülmesi ise, emperyalizmin Rusya’yı çevreleme stratejisinin olmazsa olmazlarından. Bu planda en kritik yerde, Rusların ağırlıkta olduğu ve diğer etnik kimlikleriyle birlikte Rusya’ya yakınlığıyla bilinen Kırım duruyor.

2014 referandumuyla kapanan defterler ise, Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı operasyonun ardından, Kırım’a yönelik terör saldırılarıyla yeniden açıldı. Ukrayna yönetimi, Donbass’la birlikte Kırım’ı da ‘yeniden Ukrayna’ya bağlayacağı’ konusunda iddialı açıklamalarda bulunuyor.

Sonuç olarak, Donbass’ta ilan edilen cumhuriyetlerin ve Rusya’ya bağlanma kararlarının, 2014’te Kırım’da yaşanan süreçle herhangi bir farkı yok. Dolayısıyla, SSCB’nin dağılması, Kırım’ın jeopolitik konumu, Donbass ve Karadeniz’deki askeri ihtilaflar gibi başlıklar, NATO’nun doğuya doğru genişlemesi konseptiyle bir etki-tepki ilişkisi içerisinde. NATO güdümlü Türk milliyetçiliği ise, konuyu bir ‘Türklük davası’ olarak ele almaya devam ediyor.

 Erkin Öncan


(1) https://www.mfa.gov.tr/no_-75_-kirim-in-yasadisi-ilhakinin-dokuzuncu-yildonumu-hk.tr.mfa#:~:text=Dokuzuncu%20Yıldönümü%20Hk.-,No%3A%2075%2C%2016%20Mart%202023%2C%20Kırım%27ın%20Yasadışı,hukuka%20aykırı%20şekilde%20ilhak%20edilmiştir

(2)  https://haber.sol.org.tr/yazarlar/kivilcim-cagla/sscbde-17-mart-1991-referandumu-2243

(3)  https://www.refworld.org/docid/469f38ec2.html

(4) https://web.archive.org/web/20101225211637/http://www.president.gov.ua/content/history_kravchuk.html

(5) https://mfa.gov.by/mulateral/organization/list/de97cf8bd36d2fd9.html#:~:text=Содружество%20Независимых%20Государств%20(СНГ)%20–,некогда%20входившими%20в%20состав%20СССР.

(6)  https://en.wikisource.org/wiki/Constitution_of_Ukraine,_2004#Chapter_X:_Autonomous_Republic_of_Crimea

(7) vhttp://crimea.gov.ru/o_gossovete/istoriya_sovremennost

(8) https://proza.ru/2015/06/26/1429

(9) https://docs.dtkt.ua/download/pdf/1015.19566.1

(10) https://archive-gkokn.rk.gov.ru/file/2014(1).pdf

(11) http://crimea.gov.ru/textdoc/ru/6/project/1094pr.pdf

(12) https://ru.wikisource.org/wiki/Решение_Конституционного_Суда_Украины_от_14.12.1999_№_10-рп

13) https://rk.gov.ru/rus/file/krim_istoriya_vozvrascheniya.pdf

(14) https://www.un.org/apps/news/story.asp?NewsID=47443&Cr=Ukraine&Cr1=

(15= https://sputniknews.com.tr/20190307/kirimin-rusyanin-bir-parcasi-olarak-besinci-yili-kirim-neden-bu-karari-aldi-1038077188.html

 

image_pdf
Bunları da beğenebilirsin

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.