Mustafa Mesut Tekik ve Özgür Karabulut, iktidarın baskı politikaları ve hak gasplarıyla emekçilerin mücadelesini kırmaya çalıştığını kaydetti.
Ekonomik krizin özellikle işçi kesimi üzerindeki etkilerini değerlendiren sendikacılar, krizin faturasının işçilere kesilmeye çalışıldığını söyledi. Ekonomik krizin artarak devam edeceğini ve kartopu gibi büyüyerek geldiğini söyleyen Özgür Karabulut sendikacılara ve işçilere yönelik davalarla ilgili şu ifadeleri kullandı: ”Krizin faturası biz işçilere emekçilere ödetilmeye çalışılıyor. Yedi buçuk milyon işsiz var memlekette ve bir buçuk milyonun üzerinde yeni işsiz kitlesi oluştu, seçim sonrası da bunun daha fazla artacağı ve krizin derinleşeceğini söylüyor ve buna dönük de hazırlıklarımızı yapıyorduk. Biz bu hazırlıkları yaparken, sermaye de patronlar ve onun devleti de buna karşı hazırlıklarını yapıyor. Tekel direnişi, bir döneme yön veren, işçilere ve bizlere umut aşılayan bir direnişti. Tekel işçilerine 9 yıl sonra dava açılması, Genel Başkanımız sayın Arzu Çerkezoğlu’na 3 yıl sonra dava açılması, sendikalara ve işçilere karşı bir ön alma çabasının göstergesi. Sıkıntıda olan, zora düşen işçi eylem yapacak. Bu işçilere şu mesajı vermek istiyorlar, sendikalara gitmeyin, eylem yapmayın, yaparsanız bakın başınıza bunlar gelir. Başka bir açıklaması da hukuksal bir dayanağı da yok. Hak mücadelesi yürütenlere, böyle hukuksuz davaların açılmasının en büyük sebebi gelecek olan eylemlerin, direnişlerin önünü alma çabasıdır. Buradan eylem yapmayın, hakkınızı aramayın, yaparsanız başınıza bunlar gelir, tutuklanırsınız mesajı verilmek isteniyor. Aynı şey 3. havalimanı direnişinde bizlerin başına geldi.”
‘GÖZDAĞI VERMEK İSTİYORLAR’
Sendikacı ve işçilere yönelik davaların gelişecek eylemlilik sürecine karşı bir ön alma çabası olduğunu belirten Petrol-İş Sendikası Genel Örgütlenme ve Eğitim Sekreteri Mustafa Mesut Tekik de şu ifadeleri kullandı: “AKP iktidarı ve kendi denetimindeki yargısı halkın, emekçilerin değil de sermayenin iktidarı olduğunu bir kez daha göstermiş, tescillemiş oldu. 2-3 yıldır süren bir kriz var, seçimden sonra artması, katmerlenmesi beklenen bir kriz. Büyük bir kriz öngörülüyor. Tabii kriz ve zulüm arttıkça da direnişlerin artacağı hesaplanıyor. Bunu gören sermayenin iktidarı hepimize gözdağı vermek istiyor.”
‘VARLIK FONUNA DEVREDİLEN KURULUŞLAR ÖZELLEŞTİRİLECEK’
9 kamu kuruluşunun varlık fonuna devredildiğini ve muhtemelen bunların özelleştirileceğinini vurdulayan Tekik sözlerine şöyle devam etti: “Zaten ağır aksak yürüyen, öncülük hedefi olmayan sendikal bürokraside tek tük bulunan yönünü işçiye dönmüş, mücadeleci sendikal tipolojiyi de böylelikle bastırmaya, iddia sahibi olmalarını, eylemci olmalarını engellemeye ve belkide giderek izole etmeye yönelik bir adım olarak değerlendirmek mümkün. Tekel direnişinin ve direnişe öncülük edenlerin mahkum edilmek istenmesinin böyle bir anlamı olacağını ben naçizane düşünüyorum. Önümüzdeki dönemde iktidarın kalan kamu kuruluşlarını da özelleştirme gibi bir planı olabilir. Planlarını yürürlüğe koyma noktasında, işçilerin eylemini öncüsüz bırakma, öncülük iddiası olan kimi sendikacıları cesaretsiz kılma ve yalnızlaştırma anlamının olduğunu da düşünüyorum. Bundan bir mahkumiyetin çıkması veya halkımız nezdinde Tekel direnişinin mahkum edilmesi elbette düşünülemez, bunun mümkün olamayacağını herkes biliyor. Yargının Türkiye’de geldiği boyuta rağmen bir mahkumiyet çıkacağını düşünmüyorum. Bir cesaret kırma, işçiye öncülük iddiası ve hedefi olan sendikacıları cesaretsiz kılmaya yönelik bir beyhude çaba olarak değerlendiriyorum. “