Cumartesi Anneleri İHD önündeydi.

0 333
image_pdf

Cumartesi Anneleri, eylemlerinin 721’inci hafta eylemlerinde “Abdullah’ı gözaltına alanlar, işkence ile sorgulayanlar, katledenler ve bedenini kaybetmek isteyenler bellidir” diyerek Galatasaray Meydanı’nın eylemlerine kapatılmasını eleştirdi

Kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 721’inci haftasında Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelmek isteyen Cumartesi Anneleri, polis tarafından bir kez daha engellendi.

43 yaşındayken işkence görmüş bir şekilde bulunan ve gözaltında öldürüldüğü kesinleşen Abdullah Canan için bir araya gelen Cumartesi Anneleri bu haftaki açıklamalarını yine polis ablukası altında yaptı.

Bu haftanın açıklamasını gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak okudu. Galatasaray Meydanı’nın aylardır kendilerine kapalı olduğunu hatırlatan Ocak, “Gerçek bir yargı gerçek bir adalet talep ediyoruz. 721 haftadır dile getirdiğimiz taleplerimiz açık ve net. Hukukun üstünlüğünü sağlayan mahkemeler istiyoruz. Adaletin sağlanması ve haklarımızın korunması konusunda adalet istiyoruz. Taleplerimizde ısrarcıyız. Biliyoruz ki taleplerimiz ancak biz ısrar edersek gerçekleşecek” dedi.

1996 yılında gözaltında kaybedilen Abdullah Canan’ın kaybedilişini aktaran Ocak şunları söyledi:

Abdullah Canan çevresinde sevilen bir iş insanıydı. Bölge’de yaşanılan ağır hak ihlalleri nediyle Canan ve akrabaları suç duyurusunda bulundu. Daha sonra şikayetlerinden vazgeçmeleri istendi. Canan tanıklar önünde tehdit edildi, gözaltına alındı. Ailesi, yerel ve ulusal tüm makamlara başvurdu. Ancak gözaltına alındığı inkar edildi. Akrabaları Abdullah Canan’ı ‘siz aldınız’ diyerek günlerce oturma eylemi yaptı. Bir köprünün altında menfezde elleri ve gözleri bağlı olarak bulundu. Yüksekova taburunda görev yapan Kahraman Bilgiç, savcıya verdiği ifadede Canan’ın işkence ile sorgulandığını, tabur komutanı binbaşı Mehmet Emin Yurdakul’un talimatı ile öldürüldüğünü anlattı. Olay tarihinde Hakkari’de görev yapan albay Kamber Oğur, ‘vicdanım el vermiyor’ diyerek Abdullah Canan’ı Hakkari Dağ Komando Taburu’na ait revirde başı sarılı halde gördüğüne dair tanık sıfatıyla ifade verdi.

Ocak, sözlerinin devamında dava sürecine dair şu bilgileri verdi:

Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada tanıkların ve ailenin ifadeleri yeterli bulunmadı. Sanıklar hakkında beraat kararı verildi. İç hukuktan sonuç alamayan Canan ailesi davayı AİHM’e taşıdı. AİHM 3’ncü Dairesi Türkiye’yi oy birliği ile mahkum etti. Abdullah Cananı gözaltına alanlar, işkence edenler, katledenler ve bedenini kaybetmek isteyenler belli. Meclis araştırma komisyonunda, AİHM’de isimleri yazılı. Canan’ı katledenler üzerinde koruma kalkanı kalkmalı ve yeniden yargılanmaları sağlanmalı.

Tayyüp Canan babasının katillerine seslendi: Yüzleşelim

Canan’ın oğlu Tayyüp Canan, ise “gelin yüzleşelim” diyerek şunları ifade etti:

23 yıl önce babam Abdullah Canan Yüksekova’dan Hakkari’ye gitmek üzere evden ayrıldı. 23 Kasım 1995 tarihinde köyümüz yakılıp yıkılıp talan edildi. Köyümüzü talan eden katil binbaşı Mehmet Emin Yurdakul komutasındaki askerleri köyümüzü talan ettiler. Katiller hakkında babam ve 7 köylü Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Ama ne yazık ki katiller yargılanmadı katiller korundu. Katilleri koruyan zihniyeti anlamıyorum. Bizler bu ülkede hak hukuk ve adalet mücadelemizden hiçbir zaman vazgeçmeyeceğiz. Babamı öldürdüler beni de öldürebilirler ama vazgeçmeyeceğiz. Çocuklarımız vazgeçmez.

Tayyüp Canan, “Galatasaray Meydanı’nı da kapatabilirler ama yüreğimizi kapatamazlar” diyerek sözlerini şöyle tamamladı:

Hak hukuk mücadelemiz devam edecek. Bu katiller eğer yerel mahkemenin vermiş olduğu beraat kararına güveniyorlarsa’ yürekli misiniz?’ diye soruyorum. Katil değilseniz yürekliyseniz ben size katil unvanını yakıştırıyorum. Yürekli iseniz savcılıkta yüzleşelim. Gün gelecek bu hesabı vereceksiniz, gün gelecek yargılanacaksınız.

Ne olmuştu?

Hakkari Yüksekova’da yaşayan iş insanı Abdullah Canan 17 Ocak 1996 sabahı otomobiliyle Hakkâri’ye gitmek üzere evinden ayrıldı. Canan’ın cansız bedeni 21 Şubat Günü işkence görmüş, elleri, ayakları ve ağzı bağlı olarak bir menfezde bulunmuştu. Gözaltına alındığı bugüne kadar inkâr edilen Abdullah Canan davasında iç hukukta tanıklara ve askeri personelin itiraflarına rağmen yargılanan sanıklar beraat etti. AİHM ise; ‘Abdullah Canan’ın gözaltında öldürüldüğü mahkememizce saptanmıştır’ tespitinde bulundu ve oy birliğiyle Türkiye’yi mahkûm etti.

image_pdf
Bunları da beğenebilirsin

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.