Cumartesi Anneleri, 17-31 Mayıs Uluslararası Gözaltında Kayıplar Haftası içinde gerçekleşen 738. buluşmasında, 1994’te gözaltında kaybedilen Ahmet Tekin’in akıbetini sordu
Cumartesi Anneleri 738. haftada, 1994 yılında gözaltında kaybedilen Ahmet Tekin’in akıbetini sordu.
738. buluşma da, İstanbul Valiliği’nin Galatasaray Meydanı’nı keyfi olarak yasaklamasından kaynaklı İHD İstanbul Şube binası önünde yapıldı. Polis, şube binasının bulunduğu sokağı ablukaya aldı ve eyleme gelenleri tek tek arayarak sokağa girişine izin verdi.
Bu haftaki buluşmaya HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, HDP İstanbul milletvekilleri Oya Ersoy ve Hüda Kaya, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, ESP Genel Başkanvekili Şahin Tümüklü, Sanatçı Nur Sürer, açlık grevi direnişçisi Hülya Gerçek’in annesi Yıldız Gerçek katıldı.
Eylemde gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları ve kırmızı karanfiller taşındı.
Bu haftaki açıklamayı gözaltında kaybedilen Ferhat Tepe’nin kardeşi Ayşe Tepe okudu. Tepe, bu haftaki açıklamanın 1996 yılından beri gözaltında kaybetme politikasına karşı ilan edilen Kayıplar Haftası’nın içinde yapıldığını hatırlattı.
Ayşe Tepe, 17-31 Mayıs Uluslararası Gözaltında Kayıplar Haftası vesilesiyle insanlığa karşı işlenmiş sistematik suçların zaman aşımına uğramayacağını dile getirdi.
“Vazgeçmeyeceğiz”
Tepe, konuşmasına şöyle devam etti.
Kayıplar haftası vesilesiyle; devlet gözaltında kaybetme suçundaki sorumluluğunu kabul edinceye kadar, gözaltında kaybedilen insanlarımızın bulundukları yerler tespit edilinceye kadar, onlardan kalanlar ailelerine gereken saygıyla iade edilinceye kadar, bu suçun tüm aktörleri adil bir yargılama sonucunda cezalandırılıncaya kadar mücadele etme kararlılığımızı tekrarlıyoruz.
Türkiye’nin Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan “Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme”yi imzalamasını isteyen Tepe, Ahmet Tekin’in kaybedilme hikâyesini paylaştı.
Kaybedenler hesap verinceye kadar hakikat ve adalet mücadelesinden vazgeçmeyeceklerini vurgulayan Tepe, “39 haftadır bize yasaklanan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz” diye konuştu.
“Bizden mutlaka özür dileyecekler”
Gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun ise “Bir kayıp yakını olarak bu acıyı bize yaşatanlar ve gözaltına aldıklarını kaybedenler, bir gün mutlaka ortaya çıkacaklar. Bizden özür dileyecekler. Biz onlar bize hesap verene kadar mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz” dedi.
“Sizin sesinizin yankısı olacağız”
İran’da kayıplar mücadelesi veren Şadi Sadır da Türkiye’deki kayıp yakınlarının kendilerine ilham verdiklerini söyledi. Sadır, “On yıllardır sevdiklerinizin başına ne geldiğini bilmek istiyorsunuz” ifadelerini kullandı.
Bu mücadeleyi sürdürürken aynı baskı, tutuklama ve yıldırma politikalarına maruz kaldıklarını kaydeden Sadır, “Yalnız olmadığınızı söylemek için buradayım. Söz veriyoruz nereye gidersek gidelim sizin sesinizin yankısı olacağız” dedi.
“Acılarımızdan tanıyoruz birbirinizi”
Lübnan’da zorla kaybetme politikasına karşı mücadele eden Mona Nasseraldin ise ülkesinde olduğu gibi buradaki ailelerin de acılarından birbirlerini tanıdıklarını söyledi. “Hak” demenin evrensel ve her dilde aynı olduğunu belirten Nasseraldin, “Dünyanın başka yerinde de aynı acıları yaşayanlar var. Yalnız değiliz. Hiç bir yerde bu acılar kendiliğinden çözülmedi” diye konuştu.
“Ne olmuştu?”
29 yaşındaki Ahmet Tekin, 1994 yılının mayıs ayında Diyarbakır’dan Lice’ye gitmek üzere yola çıktı. Bindiği otobüs Sarnığ Köyü yakınlarında askeri bir panzer tarafından durduruldu. Askerler Ahmet Tekin’i otobüsten indirip gözaltına aldıktan sonra sürücü ve yolculara “siz gidin Ahmet bizim misafirimiz olacak” dedi.
Olayı duyan anne Kıymet Tekin oğlunu sormak için Lice Jandarma Komutanlığı’na gitti. Orada Ahmet’i gözleri bağlı bir biçimde askerlerin arasında gördü. Ayrıca onu gözaltına alındıktan sonra Lice Jandarma Komutanlığı’nda gören tanıklar da vardı.
Ancak Ahmet Tekin’in gözaltına alındığı bugüne kadar inkâr edildi. Ailenin tüm başvurulan sonuçsuz kaldı. Olayı aydınlatacak etkin bir soruşturma ve kovuşturma faaliyeti yürütülmedi. Ahmet Tekin’in akıbeti karanlıkta bırakıldı ve onu kaybedenler cezasızlıkla korundu.