TTB’den ‘sağlıkta acil yapılanma değişikliği’ çağrısı

0 78
image_pdf

TTB’nin yeni seçilen Merkez Konseyi Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut, kamu yararına sağlığı gözetme ve sağlıkta dönüşüm programıyla mücadele etmeye devam edeceklerini belirterek, sağlık sisteminde “acil yapılanma değişikliği” önerdi.

Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) 27 Eylül’de gerçekleştirdiği 72’nci Büyük Kongresi’nde yapılan seçimleri, “Yaşamdan, sağlık hakkından, meslek örgütümüzden vazgeçmiyoruz” sloganıyla seçime katılan Etkin Demokratik TTB Grubu kazandı. Koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecinde seçime giden TTB’nin yeni yönetimi de belli oldu. İşkence ve hak ihlallerine karşı verdiği mücadeleyle bilinen Şebnem Korur Fincancı başkanlık, Prof. Dr. Vedat Bulut ise Merkez Konseyi Genel Sekreteri görevine getirildi.

ÖNCELİKLİ ÇALIŞMA

Hem sağlık emekçilerine dönük şiddet hem de salgına karşı mücadelelerini sürdüreceklerini belirten Bulut, “Pandemiyle ilgili meslektaşlarımızla bilgi alışverişi yapılması ve bu bilginin kamuoyu ile paylaşılması çok önemli. Bunun dışında uluslararası bilim akademileriyle, Dünya Tabipler Birliği ve Avrupa Hekimler Daimi Komitesi’yle ilişkimiz devam ediyor” dedi.

TTB’nin sadece Merkez Konseyi ve Yüksek Onur Kurulu’ndan ibaret olmadığını, pek çok ayrı kolun bulunduğuna dikkati çeken Bulut, kamu yararına sağlığı gözetme ve sağlıkta dönüşüm programıyla mücadelelerinin devam edeceğini vurguladı. Bulut, “Çünkü şu an ki temel sorunumuz sağlıkta dönüşüm; Sağlığın giderek kapitalistleşmesi, insanların cebinden daha çok para çıkması, vatandaşlarımızın sağlık için para harcarken zaten bozuk olan gelir durumlarının iyice bozulması. Temel görevimiz 6023 yasada bellidir. Kamu yararına sağlık çalışmalarına yönelik politikalar önermek, meslektaşlarımızın haklarını korumak” diye konuştu.

‘BİZİ POLİTİKAYA ÇEKME GİRİŞİMİ’

TTB’nin son dönemlerde hedef alınmasına değinen Bulut, şunları söyledi: “TTB, eskiden beridir hedef haline getiriliyor. Bunun nedeni Türkiye’de sağlıkta dönüşüm programına, yap-işlet-devret modellerine, halkın sağlığını bozacak çalışmalara, nükleer santrallere, HES’lere, siyanürlü maden aramalarına karşı verdiğimiz mücadeleler Türkiye’deki şirketlerin ve tekellerin işine gelmiyor. Bu tekeller de lobileriyle bu şekilde açıklamalar yapılmasına yol açıyorlar. 6023 sayılı yasa ve Anayasa’daki 135’inci maddenin dikkatli okunmadığı kanaatindeyiz. Çünkü bizim bu maddelerin dışına çıkan faaliyetlerimiz yok. Onların yaptığı açıklamalar bizi politikaya çekme girişimidir de aynı zamanda. TTB’nin yaptığı sağlıkla ilgilidir ve bu konuda görüşlerini de söyler.”

‘GERÇEK VERİLERE İHTİYAÇ VAR’

Bulut, salgınla mücadele noktasında ülkedeki durumu da değerlendirdi. Bir konuda planlama yapmak için önce durum tespitinin yapılması gerektiğini söyleyen Bulut, Sağlık Bakanlığı’nın 2018’den bu yana bir istatistiği olmadığına işaret ederek, “Son olarak anladık ki Sağlık Bakanlığı’nın Kovid-19’a dair vermiş olduğu veriler de gerçek dışıymış. Bunu bakanın kendi ağzından itirafla öğrendik. ‘Vaka ayrı hasta ayrı’ gibi bir açıklama yaptı. Vaka ve hastanın eşit olduğunu bütün hekimler bilir. Kaldı ki salgın hastalıklarda Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) bunun bildirilmesi zorunlu. Demek ki gerçek veriler WHO’ya da bildirilmedi. Bu Türkiye’nin saygınlığını son derece azaltır” diye belirtti.

Sağlık Bakanlığı tarafından oluşturulan Bilim Kurulu’nun içinde TTB’nin yer almadığını anımsatan Bulut, “Halbuki TTB orada bulunmuş olsaydı yanlışları dile getirerek, Bilim Kurulu için uyarıcı olabilecekti. Bugün anladığımız o ki Bilim Kurulu’na da gerçek veriler gitmemiş. Oradaki meslektaşlarımızın da önüne gerçek bilgiler gelmiş olsaydı daha uygun çözümler önerebilirlerdi” ifadelerini kullandı.

‘YAPILANMA DEĞİŞİKLİĞİNE İHTİYAÇ VAR’

Sağlık sisteminde acilen bir yapılanma değişikliğine ihtiyaç olduğunun altını çizen Bulut, bu noktadaki önerilerini ise şöyle sıraladı: “Bu değişiklikte artık Sağlık Bakanlığı’nın birincil ve başat konumdan çıkması gerekiyor. Çünkü Türkiye’de yürütmeyle denetleme alanlarının birbirinden farklılığının gelişmediğini görüyoruz. Bu nedenle bu alandaki yürütme, planlama ve denetleme tek elden yapılıyor. Bu merkeziyetçi sistemde bilim politikalarında siyaset egemen oluyor. Bilim politikalarını bilim insanları yürütmelidir. Örneğin Türkiye Halk Sağlığı Genel Kurumu yeniden yapılandırılmalıdır. Burada bir bilim heyeti oluşturulabilir ve açıklamaları, çalışmaları da onlar yapabilir. Böylece sağlık paydaşları, tüm tüzel kişiler gerçek verilerle planlama yapabilirler ve bu salgınla mücadelede en azından önemli bir yol alınmış olabilir.”

“Aksi takdirde ‘tsunami’ diye adlandırdığım bir olayla karşı karşıyayız” diyen Bulut, “Yakında grip virüsü de bunun üzerine binecek ve üste binen iki pandemi dönemi Türkiye’de sıkıntı yaratacak, insanlarımızda ölüm oranları artabilir. Buna hızla önlem almak gerekiyor. Hangi aşamaya gelirse gelsin bu konuda bir başarısızlık tarihe yazılırsa sorumlu tamamen iktidarın kendisidir” dedi.

DOĞA TAHRİBATI VE YENİ PANDEMİLER

Bulut, WHO’nun “yeni pandemilere hazırlanın” açıklamalarına da işaret ederek, “Yeni pandemiler elbette olacaktır. Çünkü biz ekosistemi bozduk. Doğayı öyle bir tahrip ettik ki canlıların yaşam alanları değişmeye başladı. Tahrip ettiğimiz dünya kendisini korumaya çalışacaktır. Nasıl ki bizim bir bağışıklık sistemimiz varsa, dünyayı da bir canlı organizma olarak düşünürsek kendi içerisini temizlemeye çalışacak ve kendisine zarar veren nüfusu azaltmayı deneyecektir. Bu küresel bir sorun ve ülkelerin artık akıllarını başlarına alıp bir takım çevre korumacı yaklaşımları benimseyip ortak olarak uygulaması lazım” diye kaydetti.

‘DÜNYA HERKESE YETER’

Küresel ısınma ve iklim değişikliğini içeren Kyoto Protokolü’nün halen bazı ülkeler tarafından imzalanmadığını kaydeden Bulut, “Yüzde 75 karbon salınımına yol açan ABD hala imzalamadı. Birleşmiş Milletler’in (BM) gücünü biraz daha arttırması gerektiği anlaşılıyor. Sadece kapitalist ülkelerin çıkarlarını korumaya yönelik değil, dünyanın tüm halklarının haklarını koruyan, her alanda insanları eşitleyen kararlar almalı. İnsanlarımız hala ceplerinden para harcayarak sağlığa ulaşabiliyor, eşit sağlığa ulaşamıyor. Pandemi döneminde de böyle. Asıl pandemi işçi sınıfını, fakirleri, yoksulları vuruyor. Sonuçta daha iyi sağlık hizmetine ulaşan insanlarda ölüm oranları daha düşük olacak. Bu bir eşitsizliktir. Sosyal devlet olarak hem insanını koruyacak hem de küresel sistemde tüm insanları korumak için de artık devletlerin işbirliğiyle kan dökmeyi bırakmaları, savaşı bırakmaları gerekiyor. Dünya herkese yeter. Sırf dünyadaki bir avuç insan zenginleşip diğerleri fakirleşmesin, gerçek çözüm buradan çıkar” diye konuştu.

image_pdf
Bunları da beğenebilirsin

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.