KESK İstanbul Şubeler Platformu, Kadıköy rıhtımda üyeleriyle birlikte kamu çalışanlarını kapsayan ve önümüzde ki ay başlayacak olan toplu sözleşme görüşmelerinde bir dizi taleplerini dile getiren bir basın açıklaması yaptılar.
Açıklama da şöyle denildi
Kamu emekçileri ve emeklileri olarak önemli bir sürece giriyoruz.2020-2021 yıllarını kapsayan Toplu sözleşme görüşmeleri 1 Ağustos 2019 Perşembe günü başlayacak 3 milyon kamu emekçisi ve 2 milyon kamu emekçisi emeklisinin gözü, kulağı iki hafta sonra kurulacak masada olacak.
Bilindiği üzere bu güne kadar mevcut iktidar ve bu iktidarın sendikamız diye tanımladığı yapı arasında 2012 yılından bu güne tam dört kez danışıklı dövüş oyunlarına dayalı mutabakatlar imzalanmıştır. Söz konusu mutabakatlarda insanca yaşamaya yetecek bir ücretten güvencesiz, sözleşmeli istihdama son verilmesine,gelir vergisi adaletsizliğinin ve ek gösterge adaletsizliğinin ortadan kaldırılmasından ek ödemelerimizin emekli aylıklarımıza yansıtılmasına kadar hiçbir temel sorunumuz çözülmemiştir.
İş güvencemiz fiilen kullanılmaz hale getirilmiştir
Bu gün kamuya kadrolu personel alımı durma noktasına gelmiştir.Kamu emekçilerinin sözleşmeli kadro karşılığı sözleşmeli geçici sözleşmeli,vekil ve ücretli gibi farklı biçimlerde güvencesiz istihdamı artarak sürmektedir.
Hükümet yıllardır kadro talep eden sözleşmelilerin sesine kulak tıkamaya, oyalama taktikleri geliştirmeye devam etmektedir. Nitekim bu günlerde TBMM’de görüşülmesine devam edilen torba yasa sadece 4+2 olarak bilinen sistemle sözleşmeli istihdam edilenleri kapsamaktadır. Buna göre altı yıl boyunca ailesinden kopanların 3+1 sistemi ile yani ceza indirimi ile yetinmesi beklenmektedir.
OHAL, KHK’ları ile herhangi bir yargı süreci işletilmeden sorgusuz ve sualsiz işinden ekmeğinden edilen 4 bin 570’i konfederasyonumuza bağlı sendikaların üyesi olmak üzere 130 bine yakın kamu çalışanı kaderine terkedilmiştir.
Maaşlarımızda ki erime sürmektedir. Hedeflenen enflasyon oranlarına hatta bazen bunun bile altında ki rakamlara imza atanların tarihi başarıları sayesinde maaşlarımız her yıl açlık sınırına daha fazla yaklaşmıştır. TÜİK,krizin faturasını emekçi kesimlere yıkmanın bir aracı haline getirilmiştir.Nitekim yaklaşık bir yıldır iğneden ipliğe her şeyi kapsayan zam yağmuru TÜİK’in resmi enflasyon rakamlarına adeta damla olarak yansımaktadır.Ramazan ayından bu güne et ve et ürünlerinde,süt ve süt ürünlerinde yaşanan en az yüzde 20 artış görmezden gelinmiş,meyve ve sebze fiyatlarında yaşanan düşüşün etkisi ile enflasyon düştü denilmiştir.Adeta 81 milyonun tamamının Vejeteryan yada Vegan olduğu varsayılmıştır.Yine şekerden çaya,akaryakıt ürünlerinden elektriğe uzanan zamlar,alkol ve sigaradaki ÖTV artışları görmezden gelinmektedir.Tüm bunlara rağmen ne yazık ki bir kısım medya kamuoyunu yanıltıcı haberlere imza atmaya devam etmektedir.3 Temmuz da enflasyonun açıklanmasından hemen sonra hayatımızda bir arada görmediğimiz para destesi fotoğraflarının yer aldığı bu haberlerde büyük puntolarla memura 3 zam birden manşetleri atılmıştır.En düşük memur maaşı 3.723 TL oldu denilmiştir.Dün elimize geçen maaşlar tüm bu haberlerin koca bir palavradan ibaret olduğunu ispatlamaktadır.
Bu ülkede yaşayan 81 milyon TÜİK’in resmi enflasyonu ile düşük gösterilmeye çalışılsada sokakta, pazarda yaşanan gerçek enflasyonun en az %40 olduğunu biliyor.Buna karşılık maaşlarımızda %5’lik toplu sözleşme zammını %1,01’lik enflasyon farkını iki günlük bebek bezi almaya yetmeyen çocuk yardımının üç beş kuruş artırılmasını memura üç zam birden diye sunanları en düşük maaşı hesap oyunları ile 650-700 TL fazla gösterenleri Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyeliğine atananların maaşlarında %40 zam yapılmasını görmeyip bizim maaşlarımızda ki sefalet artışını müjde diye yutturmaya çalışanları buradan kınıyoruz.
Ayrıca 24 haziran 2018 tarihinde yapılan seçimler öncesinde bizzat Cumhurbaşkanı tarafından verilen 3600 ek gösterge sözünün gereği aradan geçen bir yılı aşkın zamana rağmen yerine getirilmemiştir. Bunlara ek olarak kamuda siyasi kadrolaşma ve sendikal ayrımcılık hiç olmadığı kadar artmıştır.Kamu görevine almada ve görevde yükselmede KPSS ve yazılı sınavların etkisinin azalması ile kariyer ve liyakat ilkeleri tamamen ortadan kaldırılmıştır.Yani torpilin kayırmanın ayrımcılığın siyasi kadrolaşmanın kapısı sonuna kadar açılmıştır.
Elbetteki yaşadığımız sorunları bunlardan ibaret değildir. Kamu emekçilerinin burada tek,tek sıralamaya vaktimizin yetmediği onlarca sorun vardır.Tüm bunlara rağmen üç ay önce sendikamız dediği yapının düzenlediği konferansta konuşan Cumhurbaşkanı söz konusu yapının önümüzdeki dönemde de fedakarlıkta bulunmasını beklediklerini ifade etmiştir.
Kapsamından tarafların belirlenmesine, grev hakkımızın yasal güvence altına alınmasından, uyuşmazlık durumunda devreye girecek olan Hakem Kurulunun yapısına kadar onlarca temel sorunu bulunan, yasak ve sınırlamalarla yüklü hak arama yollarını kapatan bu fason toplu sözleşme sistemi bir kez değil iki kez değil üç kez değil tam dört kez iflas etmiştir.
Biz KESK ve üye sendikaları olarak: Kendine Müslüman olanların hep bana hep bana diyenlerin aksine bu toplu sözleşme sürecinde de dar gelirli vatandaşlarımızın kamu hizmeti alma hakkını merkeze koyan halktan yana bir kamu hizmeti, tüm kamu emekçilerinin fazlası ile hak ettiği demokratik adil bir çalışma yaşamı,insanca yaşamaya yetecek bir ücret,güvenceli istihdam,güvenli gelecek ve gerçek bir toplu pazarlık hakkı için mücadelemizi sürdüreceğiz.
Bunun için önümüzdeki toplu sözleşmede
–Grevli Toplu Sözleşme ve örgütlenme özgürlüğü istiyoruz.
-İnsanca yaşanabilir bir ücret istiyoruz! Bu gün dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 6.750 TL’yi aşmıştır.En düşük ücrette bu yoksulluk sınırının temel alınmasını,eşi çalışmayan iki çocuklu en düşük maaşı alan kamu emekçisinin maaşının buna göre artırılmasını,eş ve çocuk,kira,yakacak,yemek ve ulaşım yardımları ile cebine giren paranın yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmasını,tüm kamu emekçilerinin maaşlarının bu durum gözetilerek artırılmasını istiyoruz.
-Sözleşmeli, taşeron, ücretli, vekil gibi her türlü güvencesiz istihdama son verilmesini,tüm kamu emekçilerinin güvenceli-kadrolu istihdam edilmesini.
-Asgari ücretin vergi dışı bırakılmasını, maaşlarımızın asgari ücret tutarını aşan kısmı için gelir vergisinin ilk dilimi %15 oranın uygulanması.
-Tüm lisans ve ön lisans mezunu kamu emekçilerinin ek göstergesinin 3600’e çıkarılmasını bunun dışında kalan kamu emekçilerinin mevcut ek göstergelerinin 800’er puan artırılmasını.
-Yardımcı hizmetler sınıfında çalışanların öğrenim durumlarına göre diğer hizmet sınıflarına sınavsız atamalarını, ek gösterge konusunda en mağdur kesim olan yardımcı hizmetlere ek gösterge cetveli çıkarılmasını.
-Hangi ad altında olursa olsun tüm ek ödemelerin emekliliğe yansıtılmasını, mevcut emekli maaşlarının artırılmasını, emeklilikte yaşa takılma (EYT) haksızlığına son verilmesini.
-İşe almada ve görevde yükselmede, unvan değişikliğinde mülakatın güvenlik soruşturması arşiv kaydı araştırmasının kaldırılması.
-Mahkeme kararı olmadan, hukuksuz bir şekilde KHK ile ihraç edilen tüm kamu emekçilerinin görevlerine iade edilmesini.
-0-6 yaş grubunda ki çocuklarımız için tüm kamu kurumlarında tam gün hizmet veren ücretsiz kreşler açılmasını.
-Maaşlarımızdan isteğimiz dışında %3 kesinti yapmaya dayalı zorunlu BES sistemine son verilmesini,
-Kadınların sürekli ve güvenceli işlerde istihdamının sağlanmasını, ayrımcılığın son bulmasını istiyoruz.
Buradan tüm kamu emekçilerine ve emeklilere seslenerek sözlerimize son veriyoruz. Sevgili kamu emekçileri, sevgili emeklilerimiz biliyoruz içinde bulunduğumuz tablo oldukça karanlık.Unutmayalım bu karanlığa alışmak, tepkisiz kalmak kanıksamayı ve kabullenmeyi de beraberinde getirir.Her şeye rağmen bu karanlık tabloya alışmamak,umudumuzu diri tutmak bizim elimiz de.
Konfederasyonumuz KESK’in toplu sözleşme teklifi sadece hükümete sunulmuş bir teklif değildir. Sendikalı, sendikasız tüm kamu emekçilerine sunulmuş insanca yaşam,güvenceli iş ve güvenceli gelecek teklifidir.
Gelin taleplerimize birlikte sahip çıkalım, haklarımızın peşkeş çekilmesini hep beraber engelleyelim.