Devrimci Kurtuluş Bayrağını Yükselten Kadın: Serpil Polat’ın Mektupları

0 486
image_pdf

Serpil Polat’ın Mektupları *

Yoldaşlar; 

Sizi sürecin sıcaklığıyla, mevcut eksiksiz tamamlanan özgün durumumuzun gücünde, zafer yürüyüşümüzün coşkusuyla, ateşte selamlamaya hazırlanırken; ses vermeye çalışıyorum. Hepimize, öncü savaşı yürüyüşümüzde dopdolu anlar yaşamayı diliyorum.

Sesim yeterince güçlü değil. Çünkü silahlarımızla dağ doruklarında, gerilla birliklerindeki yerimi alacağım zamanı beklemiyorum. Alanlarda düşmanla göğüs göğüse çarpışmayı, sömürü ve zulüm düzeninin sahiplerini, para babalarını inlerinde titretecek eylemlerde olmayı; sınıfla, fabrikalarda, alanlarda kavga türkülerini çağırmayı, halaya durmayı; Önder Mahir’le yoldaşlığı büyütecek Politikleşmiş Askeri Savaş Stratejisi’ni birlikte hayata geçiren çalışmalar içerisinde olmayı ve daha nice şeyi beklemiyorum.

Kendi içinde çelişik bir durum bu…

Ancak, devrimci önderlere yönelik saldırılara verilen yanıta baktığımızda, tarihimizde Kızıldere’de yaratılan; devrimci önderlerden Deniz, Yusuf ve Hüseyin yoldaşlara yönelik saldırıya verilen onurlu bir direniş destanını bulmak örnek oluyor.

Aynılaştırmıyorum, buna hakkım yok… Fakat bulunduğum koşullarda düşmanı yakmanın, saldırıya karşılık savaşı kendimde büyütmenin, bir ateşli yolu bu…

Anlayıp kucak açmanızı bekliyorum. Zafere kilitlenmişligimizde, devrimin sarp ve dolambaçlı yollarını aşarken, DEVRİMCİ KURTULUŞ bayrağını ben de taşımak istiyorum.

Yargılanamaz şafakların kızıllığından bir parça kızıl verin, dağ doruklarından savurun, yaylaların pınar suyundan bir yudum su, sokaklardan çocuk gülüşleri, Cumartesi Analarının sevgi dolu yüreği, yoldaşlığın büyüklüğü, grev çadırlarındaki sınıfın dost sıcaklığından, layık olduğum oranda verin…

Suni dengeyi parçalayan öncü savaşımızın neferi olmak istiyorum.

Hep Parti-Cephe çizgisinde yürümek isteğime, örgütsel kimliğimin büyüklüğü yanıt oluyor. Marksist Leninist Silahlı Propaganda Birliğine üye adayı olarak, üyeliği hak etmediğime inanıyorum.

Emperyalizmin, Oligarşilerin, devrimci önder Abdullah Öcalan şahsında genelde halklara, özelde Kürt halkına yönelik saldırılarını kınıyor, devrimci önder Abdullah Öcalan’ın yargılanamayacağını belirterek, öfkemin büyüklüğünü bedenimdeki alevle düşmana kusmanın hazırlığını tamamlıyorum.

Yoldaşlar, kendimi anlatmanın dilini ve zamanını yakalayamadım. Ancak anlaşılacağıma inancım tamdır.

Sizleri ve tüm dostları devrimci onurumla tekrar selamlıyorum.

-Devrimci önderler yargılanamaz!

-PKK Genel Başkanı serbest bırakılsın!

-Kahrolsun Oligarşi, Yaşasın Devrimci Kurtuluş!

-Kahrolsun Emperyalizm!

-Kahrolsun Faşizm, Yaşasın Mücadelemiz!

-Yaşasın Marksist Leninist Silahlı Propaganda Birliği!

Devrimci Selamlar

Serpil Polat

17/02/1999

  • Halklarımıza ve Aileme;

Size uzun yazamayacağım. Umarım bundan dolayı kızmazsınız. Sadece şunu anlatmak istiyorum: Haklı, meşru ve mutlaka zafere ulaşacak olan halk savaşında, Parti-Cepheyle yürümek onuruyla sizleri selamlamak coşkusunu yaşıyorum. Bu onurun coşkusunda, ateşle düşmana öfkemi kusacağım.

Emperyalizmi, Türkiye Oligarşisini, döktüğü kanda boğma savaşını yükseltmek durumundayız. Halklar adına çıkılan yolda, tereddütsüz yürüyüşü yakalama çabasındayım.

Her zaman beraberiz. Bu bir ayrılık değil, aksine buluşmadır. Devrimci iradeyi, Türkiye Oligarşisinin DGM’leri, (Devlet Güvenlik Mahkemeleri) emperyalist güçler yargılayamaz.

Devrimci irade, teslim alınamaz.

Bu gerçeklik doğrultusunda, bulunduğum alanın sınırlılığından kaynaklı saldırı aracı olarak kendini yakma değil, düşmanı yakma aracını kullanıyorum.

Bunu anlayışla karşılayacağınızı umuyorum. Size sevgim çok büyük. Sizinle yoldaş olma isteğime, beni anlayarak karşılık vereceğinize inanıyorum.

Anam ve babamın ellerinden öpüyorum. Sizi, ateşin ve güneşin sıcaklığıyla selamlayıp kucaklıyorum. Sakın üzüntü duymayın. Dedim ya, bu bir ayrılık değil, aksine buluşmadır.

Sizinle buluşmam, çalışan minik bedenlerle, çelik kazanlarıyla Aliağa Petkim’de öldürülen ve daima ölüm tehlikesi yaşayan Petkim işçileriyle, Kürdistan gerillasının iradi kurtuluş savaşıyla, dünya devrimcileri ve devrim şehitleriyle buluşmanın sadece bir durağıdır.

Daha nice kereler buluşacağız. Dağlarda, sokaklarda, çatışmalarda, barikatlarda, son olarak yeni yaşamın, yeni insanın yarattığı zafer türkülerinde buluşulacaktır.

Bedenler ateşe verilecek yerde, savaşın tırmanarak, zafer yürüyüşünün zaferle noktalanmasına adanmalıdır.

PKK’li dostların bu eylemi noktalama isteğiyle kendimi yaktığımı duymalarını istiyorum.

Devrimci dayanışmayı yükseltelim diyerek, hepinizi selamlıyorum.

Devrimler halklaşılarak zafere ulaşır. Devrimci önderlerin rolü önemli ve hayatidir. Devrimci önder Abdullah Öcalan bu bilinçle hareket edecektir, etmelidir. Önderlerin yok edildiği ya da çizgisinden kaydırıldığı durumlarda yeni önderler yaratılmıştır, yaratılacaktır. Yaşam ve savaş, bütünlüğüyle ele alınıp değerlendirilerek yürüyüş devam edecektir.

-Tüm dünya devrimcilerini selamlıyorum!

-Kahrolsun Faşizm, Yaşasın Mücadelemiz!

-Yaşasın Politikleşmiş Askeri Savaş!

-Yaşasın Marksist Leninist Silahlı Propaganda Birliği!

Serpil Polat

  • Can Ablam ve Yeğenlerime;

Abla, az önce çocuklardan mektup aldım. Çok güzel yazmışlar. Diloş’un resmi güzel çıkmış. Onu iki resminde de gülümserken görmek yüreğimi güldürdü. Çocuklara ve kendine iyi bak. Enişteye selam ve sevgilerimi yolluyorum.

Sanıyorum eskisi kadar duygusalsın. Bu çok kötü olmasa da duygularına yön vermeyi, dahası duygularını mantığınla biçimlendirmeyi başardığında; başkalaşır, yüceleşir, daha sevilesi insan olursun. Yani diyeceğim, duygularının seni fazlasıyla yıpratmasına izin verme. Düşünüp, yaşanılanlara, yaşanılacak olanlara anlam vermeye çalış.

Yarınların nasıl ilmek ilmek örüldüğünü görmek, anlamak zorundayız. Gücümüz ve varlığımız oranında çocuklarımızın yarınlarına sahip çıkmak zorundayız.

Bu kavga; bunca çirkinliğe, çirkefliğe son verme, sömürü ve zulmü yok etme kavgası. Devrimci savaşta üzerine düşeni yerine getirme çabası.

Kızıldere’den bu yana yaratılanları onurluca omuzlayıp ileriye taşıma ve devrim şehitlerinin bıraktığı bayrağı koruyarak, zafer kalesine dikme kavgasının billurlaşması bizimkisi…

Bu doğrultuda sorumluluklarımı yerine getirme coşkusuyla yaşadım. Sevdim yaşamı.
Yaşamı çocuklarda sevdim.

Tımok (köy adıymış) lu gerillam Helkiz’in gözlerinde, Helkiz’imin 14 yaşın büyüsüyle tetiğe basan parmaklarında sevdim.

Bugün, çocukların yarınları adına bu yaşam sevdasını sonsuzlaştırmanın güzelliğindeyiz.
Güzellikler bizim, yarınlar halkımızın, sınıfın ve bebelerimizin olacak.

Uzun yazamıyorum. Kusura bakma. Tanıdıklara ve komşulara sevgilerimi ilet. Fidan’ın gönderdiği resimdeki şirin aileyi ve kapkara minik bebeyi sevgiyle selamlıyorum. Resim, halklar kaynaşmasını gösteriyor. Bayanın birinde baston vardı. Galiba hasta biri. Geçmiş olsun diyorum. Anam, babam, kızlar, Zeynep, Aynur ve herkese selam söyle.

Sevgilerimle.

Serpil”

  • Sevgili Fidan;

Biliyorum kısa yazdığım için kızacaksın. Ancak inan başka işler arasında zaman çalarak sana sevgimi ifade edebilmek için yazıyorum. Mektubunu beğendim. Gençlik ve görevleri üzerine seninle birebir tartışamasam da, anlatabildiğimi düşünüyorum. Gençlik demişken, sen ne kadar büyümüşsün öyle. Oysa ben seni daha çocuk sanıyordum. Eee ne yaparsın, bazen böyle iyi gözlemci olamadığımı da görüyorum işte…

Can Roşem, Kör mühendisim Çürem; kendine, kardeşlerine ve arkadaşlarına iyi bak. Yönünü adalara, Adalılara çevir ve şafaklara el salla. Şafak vakti güneş kızıllığına gülümse. Seni hep seven ve sevecek olan teyzen.

  • Figen’imiz;

Asi ve deli yüreklim.

Gene güzel ve tanıdık sözcüklerinle sesini duydum. Söylediğin türküler geldi aklıma. Büyüyüp de, on yedine geldiğinde, acılar ve işkenceler almaman için çıktık patikalara.

Sarp yamaçlı yollardan geçmek düşerse sana, başın dik, sesin orman gibi gür olsun. Büyük şeyler iste hep. Hata yapmaktan korkma. Arkadaşlarını çok sev. Parklarda doyasıya oyna.

Seninle geçmişte oynadığım bir oyunu oynamak istiyorum. Bıre oyunu. İstersen anlatayım. Bu, taktik geliştiren bir savaş oyunu. Bir çubuğu yere dikiyoruz. Eşit sayıda iki grup oluşturuyoruz. 1. grup dikili çubuğu kapmaya çalışırken, diğer grup onu koruyor. Çubuğu koruyan grup savunma, almaya çalışan saldırı grubu. Savunmadakiler de atak yapıp saldırabiliyor. İki grup da birbirilerini yakalayarak ya da karşı gruptan iki kişinin arasından geçerek rakip sayısını azaltmaya çalışıyor. Saldırı, dikili çubuğu kaparsa zafer onun. Ancak savunma eğer taktik geliştirirse, diğer grup üyelerini ekarte ederek zaferi de elde edebilir. Oyunu ayrıntılandıramadım. İstersen bilenlerden öğrenip oynarsın. Zevkli bir oyundur. Dilan’a, Deniz’e yazacağım için burada bitiriyorum. Seni olanca sevgimle kucaklayıp öpüyorum.

  • Dilan ve Deniz;

Çizdiğiniz resimler çok güzeldi. Çok sevindim. Daha güzellerini çizerseniz bize gene gönderin. Dilan, ben de seni çok özledim. Gelmemi istiyorsun ama ben zaten yanındayım. Gelinlikli resmin çok güzel çıkmıştı. Seni yanımda buldum. Hiç ağlamıyordun biliyor musun. Sakın ağlama. Ablalarını üzme. Deniz’e iyi bak. Deniz, sen de oradaki çocuklarla iyi anlaş. Onlar seni seviyor. Sen de onları sev.

Resimdeki kara bebeği de benim yerime öp.

Yazamadıklarım, anlatamadıklarım anlatılacaktır.

Hepinizi seviyorum. Kendinize iyi bakın.

Devrimci selamlar

Serpil”

  • Heval …

Bu aceleyle yazılmış notlarımı korumanı ve yerlerine ulaştırmanı istiyorum. Yoldaşım …..şahsında tüm yoldaşlara sevgilerimi ilet. Sizi sevdim ve de seviyorum. Annenin ellerinden öpüyorum. Güler kızımıza, tüm koğuş ahalisine iyi bakın.

Zindan direnişlerinde sizlerleyim.

18’deki dostları benim yerime kucakla. Kamile, Müslüm, S.Ali ve adlarını sıralamaya zaman bulamadığım tüm dostlarımı kucaklıyor, başarılar diliyorum.

Dışarda görme özürlü bir abim var. O’nu unutmadığımı bilmesini istiyorum. Bu tavrımı anlayacağını umuyorum.

Devrimci selamlar

Serpil

Saat:4:20

Not: Kardeşlerime üzülmemeleri ve yürüyüşü güçlendirmeleri mesajını veriyorum.”

THKP-C/MLSPB


15 Şubat 1999’da uluslararası bir komplo (ABD, İsrail, Türkiye) ile PKK önderi Abdullah Öcalan Türkiye’ye teslim edildi. Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmesinin ardından Türkiye ve Kuzey Kürdistan cezaevlerinde çok sayıda kişi bedenini ateşe verdi.

Bedenini ateşe veren onlarca kişiden biride Sakarya cezaevinde tutuklu bulanan Serpil Polat’dı. Amerikan emperyalizminin, Siyonist İsrail’in ve faşist Türkiye’nin başını çektiği 15 Şubat 1999 uluslararası komplosuna karşı THKP-C/MLSPB tutsağı Serpil Polat’ın devrimci cevabı, 17 Şubat 1999’da Sakarya cezaevinde bedenini ateşe vermek oldu. Serpil Yoldaş bedenini ateşe vermeden önce bir dizi mektup (Yayınlanan Mektuplar) kaleme aldı.

Serpil Polat yoldaşın Sakarya cezaevinde bedenini ateşe vermesinin üzerinden yıllar geçti. Serpil yoldaş yeniden doğdu, yaşadı ve yaşatılıyor. Serpil Polat’ın düşlerini silahlanan biz THKP-C/MLSPB savaşçıları, Türkiye’de, Suriye’de, Medya savunma alanlarında (Kuzey Irak) Serpil Polat’ın yoldaşları olarak Devrimci Kurtuluş bayrağını Türkiye oligarşinin burçlarına dikene dek savaşacağız!.

Düşlerini silahlandık, Özlemlerinin taşıyıcısıyız!

image_pdf
Bunları da beğenebilirsin

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.