Leyla Halid: Türkiye’nin İdlib’e müdahalesi “İşgalin” başka bir biçimidir
Leyla Halid, iki yıl sonra HDP kongresi için Ankara’ya geldi. Filistin Halk Kurtuluş Cephesi Politbüro üyesi Halid, Evrensel gazetesinden Birkan Bulut’a konuştu. ABD Lideri Trump’ın açıkladığı “Yüzyılın planını ve Ortadoğu’daki gelişmeleri değerlendirdi.
Erdoğan’ın Filistin meselesine yaklaşımı ile ilgili soruya yanıt veren Halid, “Türkiye’nin İdlib’e girme hakkı yok. Bu müdahale, işgalin başka bir biçimidir. Türkiye’deki Kürtlere baskı uygulayanlar ile İdlib’e girenler aynıdır”.
Suriye/İdlib ile ilgili soruyu ise Halid “Mesela Suriye’nin Antakya’ya ya da Ankara’ya girme hakkı var mı? Bu ajandayı ABD yürürlüğe koydu ve işbirlikçileriyle hayata geçiriyor. Öte yandan NATO, Türkiye sözde halka yardım için Libya’ya giriyor, silah ve mühimmat gönderiyor”. diye cevapladı.
- RÖPORTAJIN TAMAMI
ABD’nin “Yüzyılın Sözleşmesi” diye açıkladığı plan açıkça bir ilhak projesi… Bundan sonra ne olacak?
“Yüzyılın Sözleşmesi” bölgede siyonizmin ve ABD projelerinin tamamlayıcısı. Bu proje barış planı değil, Filistin’e düşmanlık ilanıdır. Trump ve Netenyahu’nun yaptığı sunumda Filistin-İsrail çatışmasının sona erdirilmesi, Filistinlilerin ülkenin dar bir kısmına hapsedilmesi anlamına geliyor. Filistin halkı yüzyıldır savaşıyor ve her dönemde yeni şeylerle karşılaşıyoruz. Filistin halkının kendi geleceğini tayin hakkı bu sözleşmede tanınmıyor. Trump, Kudüs’ü Yahudilerin tek ve yegane başkenti ilan etmekle zaten niyetini ortaya koymuştu. Bu planlarını ertelemişlerdi ama Arap yönetimlerle ilişkilerini rayına oturtunca projeyi ilan ettiler.
Bu sözleşmenin ilanına kolaylık sağladığı için Filistin yönetiminden Oslo sürecinin iptalini istiyoruz. İsrail ve Filistin arasındaki güvenlik ittifakı sona erdirilmeli. Ayrıca Filistinliler arasındaki bölünmeye son verilmesi çağrısı yapıyoruz. Bölünmüş halimizle zafer kazanmamız mümkün değil. İsrail yıllardır Gazze’yi, Batı Şeria’yı abluka altında tutuyor.
Yalnız başımıza planı lağvetme şansımız yok. Lübnan, Irak, Filistin, Yemen ve Suriye’deki mücadelenin bir parçasıyız. Bu direniş eksenine dayanıyoruz. Aynı zamanda bizim Arap kökenimiz nedeniyle Arap direniş mücadelesine de dayanıyoruz. Bölge ve dünyadaki sol, demokrat güçlere inanıyoruz. Ayrıca İran da aynı düşmanlarla karşı karşıya. Mücadelemizi dünya kurtuluş hareketlerinin bir parçası olarak görüyoruz. Batı ve ABD emperyalizmi küreselleşmeyi dayatıyor, biz buna karşı mücadelemizin küreselleşmesinin bayrağını dalgalandırıyoruz. Emperyalizmin bu saldırgan politikalarına karşı bütün ezilen halklar olarak dayanışma içinde olmamız gerekiyor.
Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde uluslararası bir barış konferansı önerdi. Geçtiğimiz günlerde ise Merkel ile görüşerek Almanya’nın da arabulucu olmasını istedi. Bu konuda ne söylemek istersiniz?
Mahmut Abbas ve yönetiminin politikasıyla kesinlikle anlaşmazlık içerisindeyiz. Çünkü İsrail ile görüşerek aramızdaki çatışmanın diyalogla çözüleceğine inanıyorlar. Oysa 27 yıldır bu yol denendi. Oslo Anlaşması’ndan sonra neler yaşandı? İşgal daha fazla arttı, ölümler arttı, hapishaneler dolup taştı… Bunlar olduktan sonra hangi barıştan söz ediyorlar? İşgalin olduğu yerde mücadele de olur. Bu nedenle silahlı mücadele temeldir. İşgalin sona ermesi, kesinlikle masadaki görüşmelerde sonuçlanmaz. İşgalin olduğu bir ortamda barış nasıl hayat bulacak? Mahmut Abbas görüşmeleri devam ettirerek neyden söz ediyor? Oslo sürecinde 27 yıldır ne kazandık?
Peki Filistin halkının kurtuluşu konusunda öne çıkan İslamcı çizgiye ilişkin ne söylersiniz?
Biz Filistin’de iki grupla karşı karşıyayız; Hamas ve El Fetih. Bu iki akım Gazze ve Batı Şeria’yı yönetmeye çalışıyor. Biz ülkemizin parçalanmasını kabul etmeyiz. Bu iki akım arasındaki kavgada tamamen otorite peşindedir. Ancak biz herkesin ideolojisini bir tarafa atarak öncelikle ulusal kurtuluş mücadelesinde yer alması gerektiğini düşünüyoruz. Biliyorsunuz bugün birçok yerde anavatana dönüş eylemleri düzenleniyor.
Erdoğan ve iktidarının Filistin davasına yaklaşımına nasıl bakıyorsunuz?
Filistin halkına yardım etmek isteyen herkes İsrail ile ilişkilerini kesmelidir. Birçok ülke Filistin halkının mücadelesini desteklediğini söylüyor ama arkadan İsrail ile iş birliği yürütüyor.
Mesela Erdoğan sürekli Filistin halkının yanında olduğunu ilan ediyor ama İsrail ile askeri iş birliği çok köklü ve hiç durmadı. Ayrıca ordusunu başka bir ülkeye gönderiyor, Suriye’nin daha fazla yıkımına sebep oluyor.
Suriye’deki çekişme uzun süredir İdlib’de düğümlenmiş durumda. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Suriye savaşının sonuna mı gelindi, yoksa yeni bir savaş mı başlıyor?
Türkiye’nin İdlib’e girme hakkı yok. Bu müdahale, işgalin başka bir biçimidir. Türkiye’deki Kürtlere baskı uygulayanlar ile İdlib’e girenler aynıdır.
Mesela Suriye’nin Antakya’ya ya da Ankara’ya girme hakkı var mı?
Bu ajandayı ABD yürürlüğe koydu ve işbirlikçileriyle hayata geçiriyor. Öte yandan NATO, Türkiye sözde halka yardım için Libya’ya giriyor, silah ve mühimmat gönderiyor.