Faşizmle yönetilen Türkiye’de, oligarşi eşitlik, adalet ve özgürlük talep eden herkesi, hak arayan işçi ve emekçi sınıfları siyasal zor ile ve sürekli faşizmle baskı altında tutarak “emperyalist üretim ilişkilerini” sürdürebiliyor. İşçi ve emekçi halkın devrimci öncüleri ise oligarşinin faşist terörüne karşı, halkın kurtuluşu için politik mücadeleyi gerilla savaşı temelinde her daim sürdürmenin çabası ve gayreti içinde olmuşlardır.
Aralık 1970’de kurulan THKP-C, 17 Mayıs 1971’de Siyonist varlığın (İsrail) Başkonsolos’u Efraim Elrom’u kaçırarak kuruluşunu silahlı propaganda eylemi ile ilan etti. Kuruluşunu silahlı mücadele temelinde gerçekleştiren THKP-C bu anlayışa uygun olarak kurulduğu andan Kızıldere’ye uzanan güne kadar kesintisiz bir savaş sürdürmüştür. Ve biz ardıllarına tarihe Kızıldere manifestosu olarak geçen bir miras bırakmıştır.
Kızıldere’de kesintiye uğrayan savaşçı çizginin sürdürülmesi, geride kalan devrimci potansiyelin aktif mücadele içine çekilerek oligarşiye karşı harekete geçirilmesi için samimi çaba içinde olan çevreler bu gayretlerini pratik adımlar atarak örgütlemeye başladılar. Silahlı mücadeleyi 1975 yılında ABD ve NATO hedeflerine yönelik bir dizi askeri eylemle başlatan Hareketimiz MLSPB, Kızıldere sonrası silahlı mücadeleyi yeniden ülke gündemine sokarak diğer samimi çaba ve girişimlerin de önünü açan ve harekete geçişini hızlandıran koşulları oluşturmuştu.
Bu temelde Kızıldere sonrası samimi çaba ve girimlerden biri de Kendilerini,”Türkiye Devriminin Acil Sorunları” (TDAS) broşürüyle ifade eden (HDÖ) Halkın Devrimci Öncüleri İlker AKMAN, Hasan Basri Temizalp ve Yusuf Ziya Güneş’tir. “Mevcut Durum ve Devrimci Taktiğimiz” broşürünü yazarak, günceldeki taktik politikasını ortaya koyan İlker Akman, TDAS broşürünü kaleme alanların da içerisindeydi.
Öncü Savaşı’nın hazırlıklarının tamamlandığı tespitini yapan İlker Akman; Sivas, Malatya, Elbistan ve Maraş’ta, CIA devşirmesi paramiliter bir parti olan MHP’ye ve tümüyle emperyalizmin vurucu gücü ve aleti haline gelmiş ordu güçlerine yönelik askeri eylemlerin planlandığı bir dizi askeri eylemleri organize edecekti.
Sivas’ta MHP binasının bombalanması sonrasında Malatya’ya geçen üç kişilik grubun “yürüyüş”ü, il merkezinde karşılaştıkları devlet güçleri ile çatışarak (bu çatışmada, bir polis ve bir bekçi ölmüştür) çekildikleri Beylerderesi’nde noktalandı. Üç kişilik gerilla grubu 26 Ocak 1976’da Malatya Beylerderesi’nde oligarşinin zor kuvvetleri tarafından kuşatıldı.
Beylerderesi’nde bir dağ evinde kuşatılan üç kişilik gerilla grubu oligarşinin militarist güçlerine karşı sadece tabancalarıyla saatlerce direndiler. Hasan Basri Temizalp ve Yusuf Ziya Güneş şehit düştüler. Çatışmada yaralanan İlker Akman, operasyonu yöneten dönemin İçişleri Bakanı Ferit Kubat ve yerel mülk-i erkan içerisinde yer alan Abdülkadir Aksu’nun emriyle kurşuna dizildi. Faşizmle yönetilen Türkiye’de üç devrimci katledilmişti. İkinci Kızıldere olayı olarak tarihe geçen Beylerderesi’nde şehit düşen halkın devrimci öncülerinin cenazeleri askeri araçların arkasına bağlanarak metrelerce sürüklendiler.
Her defasında savaşçı geleneği bitirdiğini sanan oligarşi hiç ummadığı yerde Kızıldere’den Beylerderesi’ne uzanan savaşçı gelenek ile karşılaşacaktı. 2011 yılında Suriye’ye dönük Amerikan emperyalizminin başını çektiği saldırgan ve işgalci koalisyonun kuklası ve taşeronu olan Türkiye, Afrin’e yönelik işgalci savaşı başlattığında karşında işgale karşı Suriye halkı ile birlikte direnen THKP-C ile karşılaşmıştı. Ramazan Güleken yoldaş saldırgan ve işgalciye kaşı direnişte şehit düştü. Ramazan Güleken yoldaş, Kızıldere’den Beylerderesi’ne uzanan tarihsel zincirin haldeki halkası olarak savaşçı geleneğin yeniden zuhur etmiş adıdır.
Yaşasın THKP-C!
Devrim Şehitleri Ölümsüzdür!
Yaşasın Ortadoğu Devrim Cephesi!