Günlerdir Efrin’e yönelik, faşist Türk devletinin olası işgal operasyonunun gerçekleşip gerçekleşmeyecegi tartışılıyor. işgal başlatıldıgı takdirde nelerle karşılaşılacağı, sonuçlarının neler doguracagı vb.
Emperyalist güç odaklarının Türk devletinin işgal harekatına onay verip vermeyecegi, ya da hangi emperyalist gücün bu operasyonu onaylayacagı, Ya da bu işgal operasyonunun kime ne kazandıracagı. elbette bütün bu olasılıkları hem devrim hemde karşı devrim güçleri degerlendiriyor.
Zira, biz devrim güçlerini ilgilendiren asıl konu, halklarımızın ne kazanacağı? çünkü asıl sorun 35 km genişlikte, 55 km uzunlukta avuç içi kadar bir coğrafya parçası degil, aklı başında herkes şu soru ile ilgilenmeli ve cevap vermeli. bu genişlikte bir yüz ölçüme sahip bir kara parçası için dünyanın emperyalist güçleri başta olmak üzere, Kürt ulusuna düşmanlıgı tescilli olan, ırkçı ve faşist bir devletin cumhurbaşkanının , kendisi ile birlikte bütün bir ülkeyi, Türkiye’yi ateşe atmak isteyen şizofren çılgınlığımıdır.
Varsayalım Nato kuklası Türk ordusu, Efrin’e yönelik bir saldırı savaşına girişti, Türkiye cephesinde devrimci, sosyalist ve demokratik bütün güçler, işçiler ve mekçi halkımız Bu savaşın Efrin’le sınırlı kalmayacagını, aslolarak Türkiye cephesinde ceryan edeceginin ciddiyeti ile davranmalılar. ve buna uygun her türlü örgütlü çabalarını hızlandırmalıdırlar ve derhal harekete geçmelidirler.
Mesele bu kadarcık dar bir alanla sınırlı olsaydı derdik, Erdogan ın gözü dönmüş, bir kaşık suda fırtınalar koparıyor, pekde aldırış etmezdik ve Erdogan’ı kimse ciddiye almazdı zaten.çünkü Erdogan dünyanın gündemini bu kadar meşgul edecek çapta ve agırlıkta biri degil.Erdogan kendisi ile birlikte, Türkiye’yi foseptik çukuruna çevirmiş ve gırtlagına kadar batmış biri, Sorun Erdogan’ın, top koşturdugu dolapdere mevkinde yer alan, kasımpaşa sahasını kat kat aşan boyuttadır.
Dünyayı yeniden paylaşmak ve parsellemek isteyen emperyalist Amerika Nato’cu Türk devleti ile Başta Efrin ve Suriye halkı olmak üzere Ortadoğu halklarının iradesini ve direnişini hiçleştirerek kendi emperyalist çıkarkarı dogrultusunda ortadogu coğrafyasını yeniden paylaşmak, Akdeniz hattını ele geçirmek, Wilsoncu prensiplerce Ulusların ve halkların kaderlerini kendi elinde tutmak, kendine bağımlı yeni-sömürgeler elde etmek gibi sinsi bir planını devreye sokmuş durumda.
Bilindigi gibi; Amerikan emperyalizmi maşası Türk devleti eliyle ÖSO ,El Nusra ve Daiş çetelerini örgütleyerek Suriye ve Kobane’ye saldırmış, bu saldırı sonrası ırkçı Erdogan ” düştü düşecek” Emevi caminde cuma namazı kılacam nutukları çekmişti, fakat; tüccar’ın evde yaptıgı hesap çarşıda tutmamıştı, Suriye ve Kobane’nin yurtsever halkları çeteleri sevk ve idare eden Faşist Türk devletinin başbakanına ömrübillah unutamayacagı bir direnişle cevap vermiştir. Bugün ise Afrin’e yönelik bir saldırı sadece yurtsever Kürt ve Suriye halklarının direnişi ile sınırlı kalmamalı bütün ortadogu halklarının direnişi ile karşılanmalıdır.
Artık Türkiye ortadogu bataklıgından daha beter bir durumda, tam bir foseptik çukuruna dönüşmüş vaziyette, en azından ortadogu bataklıgındaki halkların bir iredesi, gelecege dair umudu, örgütlü ve silahlı bir gücü var.
Biz Türkiyeli devrimci ve yurtseverlere düşen görev, Nato’cu Türk ordusunun olası bir saldırısına karşı, Efrin ve Suriye halklarının cephesinde konumlanmak. Ülkemizde ise; Türkiye Halklarının kurtuluş cephesini örgütlü ve silahlı temelde biraraya getirmek, faşizme karşı olan bütün güçlerin direnişini etkili kılacak bir gücü inşa etmektir. Bunun dışında bir seçenek bugün için faşizme yedeklenmektir.
YAŞASIN HALKLARIN DİRENİŞ VE DEVRİM CEPHESİ…
KURTULUŞA KADAR SAVAŞ…
20- Ocak-2018
THKP-C/MLSPB