İstinaf Mahkemesi, 6 Eylül 2014’te Torun Center inşaatında 10 işçinin yaşamını yitirdiği iş cinayetine ilişkin davada, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 9 kişiye verilen hapis cezasını, para cezasına çevirme kararını onadı. Kararla birlikte 2’si Torunlar, 4’ü asansör firması, 3’ü iş güvenliği firması personeli olmak üzere 9 kişinin aldığı 8 yıl 4 ay hapis cezasının, ‘iyi hal’ nedeniyle para cezasına dönüştürülmesi kararı kesinleşmiş oldu.

Bölge Adliye Mahkemesi 19 Ceza Dairesi’nin onama kararına ilişkin bir açıklama yapan işçi ailelerinin avukatları, “Bu kararla birlikte yargılama sürecinin bir bölümü, bir adli cinayet olarak tarihe geçmiş oldu. BAM 19. Ceza Dairesi, hiçbir hukuki tartışma yapmadan, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin adaletsiz olduğu kadar vicdanları da yaralayan kararını onamıştır. Bu karar bir kez daha bağımsız ve tarafsız bir yargının olmadığının teyiti olmuştur” dedi.

Avukatların açıklamasında şu ifadelere yer verildi:

“Bu onama kararıyla birlikte, 2’si Torunlar, 4’ü asansör firması, 3’ü iş güvenliği firması personeli olmak üzere 9 kişinin aldığı 8 yıl 4 ay hapis cezasının, ‘iyi hal’ nedeniyle her bir sanık için 60.800-TL adli para cezasına dönüştürüldüğü kısmı kesinleşmiştir. Torunlar, Geda Majör ve NCA iş güvenliği firmalarının bir kısmı yönetici konumdaki diğer personeliyle ilgili verilen beraat kararları açısından ise Yargıtay nezdinde temyiz yolu açıktır.

‘İŞ CİNAYETLERİNİN NEDNEİ PATRONLARIN KÂR HIRSI VE CEZALARIN CAYDIRICI OLMAMASI’

İş kazalarında ölümlerin yüzde yüz önlenebilirliği bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Ülkemizin iş cinayetlerinde Avrupa’da birinci, dünyada 3. sırada olmasının tek nedeni, patronların kâr hırsı ve hızlı üretim baskısıyla iş güvenliği tedbirlerini almaması, devletin iş güvenliği tedbirlerini denetlememesi ve yargısal düzeyde de cezaların caydırıcı olmamasıdır. Ne yazık ki, pek çok iş cinayeti yargılama sürecinde yaşananlar Torunlar iş cinayetinde de tekrar etmiştir. Savcılığın Torunlar patronları hakkında takipsizlik kararı vermesi patronlar için cezasızlık anlamına gelmiştir. Bu kararla ilgili Anayasa Mahkemesinin kararı da ne yazık ki, topu taca atmış, soruşturmasız ve kovuşturmasız nasıl ortaya çıkacağı izah edilmeyen yeni delillere havale etmiştir. Uzun süren çabalarımıza rağmen hiçbir kamu görevlisi cezalandırılmamıştır.

İŞÇİNİN VARLIĞI, SERMAYENİN KAR HIRSINA ARMAĞAN OLMASIN

10 işçinin yaşamına mal olan asansör kazası; patronların karı için onların bilgisi ve gözetimi altında örgütlenen ve sürdürülen, güvencesiz/hızlı üretime dayalı üretim sürecinin sonucudur. Asansörler daha önce defalarca katlardan düşmüştür, yasak olmasına rağmen asansörlerin kapılar açık olarak ve limit durdurucular devre dışı bırakılarak çalıştırılmasına izin verilmiştir. İş cinayeti, 32. kattan düşme halinde ölümün gerçekleşeceği öngörülmesine rağmen; asansörün çıkmaması gereken kata çıkabilmesi için limit durdurucuların devre dışı bırakılması nedeniyle gerçekleşmiştir. Bunun ceza hukukundaki karşılığı olası kasttır ve bundan sorumlu olan yöneticilerin her bir işçi için en az 20 yıl hapisle cezalandırılması gerekir.

‘YÖNETİCİ VE PATRONLAR ÖDÜLLENDİRİLDİ’

Ancak, ne yazık ki öncelikle, aynı zamanda genel müdür olup üretim sürecinden sorumlu olan patronlar ve yöneticiler, eşitlik ve adalet ilkesiyle bağdaşmayacak şekilde takipsizlik ve beraat kararlarıyla, cezasızlıkla ödüllendirilmişlerdir. Bu kararların anlamı, işçinin sadece emeğinin değil, hayatının da sermayenin varlığına armağan edilmesidir.

Beraat kararları aleyhine Yargıtay’a, kesinleşmiş para cezasıyla ilgili kararlar aleyhine Anayasa Mahkemesine başvuracağız. Yargıtay ve Anayasa Mahkemesinin bu kez hukuken tutarlı bir değerlendirme yapmasını ve işçi hayatına, ailelerin acısına saygı gösteren bir karar vermesini; işçi sendikaları, emek ve meslek örgütleri başta olmak üzere kamuoyunu davayı takip etmeye çağırıyoruz.”