12 Mart Tanığı: Darbe dönemini aratmayan günlerden geçiyoruz

0 405
image_pdf

12 Mart darbesine tanıklarından Tuncay Çelen, darbe dönemlerini aratmayan günlerden geçtiğimizi ifade ederek, “Bugün güya demokrasi var, güya darbeler yok ama bir tek kişinin hâkimiyeti söz konusu. Karanlık günlerden geçiyoruz” dedi

“12 Mart yarı askeri harekatı” diye de anılan 12 Mart 1971 Darbesi üzerinden 48 yıl geçti. Askeri muhtıra sonrası dönemin Başbakanı Süleyman Demirel istifa ederken, Türkiye, temel hak ve özgürlüklere önemli kısıtlamalar getirilecek “Ara rejim” dönemine girildi. Toplumun büyük bir kısmı, kurulan sıkıyönetim askeri mahkemelerinde, o dönemdeki TCK’nın idamı da içeren 146’ncı maddesi ve yine ağır cezalar içeren 141/142′ inci maddeleriyle suçlanarak yargılanmaya başlandı.

DEVRİMCİ ÖNDERLER ÖLDÜRÜLDÜ
O dönem başlayan baskıcı ortamda Ulaş Bardakçı, Hüseyin Cevahir, Sinan Cemgil, Mahir Çayan, İbrahim Kaypakkaya’nın da aralarında bulunduğu çok sayıda devrimci önder öldürüldü. 1968 gençliğinin üç lideri, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan 6 Mayıs 1972’de Ankara Merkez Kapalı Cezaevi’nin bahçesinde Meclis’in de onayıyla idam edildi. 12 Mart döneminde; gözaltına alınan, tutuklanan ve sıkıyönetim askeri mahkemelerinde yargılananların sayısı 20 bine ulaştı.

SOLUN YÜKSELİŞİNE KARŞI DARBE 
Dönemin tanıklarından olan Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) öğrencisi Tuncay Çelen, o günden bugüne nelerin yaşandığını değerlendirdi. Darbe öncesi dönemi anlatan Çelen, Türkiye ve dünyadaki gelişmelerle birlikte sosyalist partilerin kurulmaya başlandığını ve sol yayınların serbest olduğunu belirtti. O dönem kısmi bir özgürlük ortamı olduğunu ve rüzgarın soldan yana olduğunu dile getiren Çelen, “68 gençliği dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yaygındı. Gençlikte faşizme karşı bir mücadele alevlenmişti. İşçi hareketleri yoğunlaştı. 15- 16 Haziran 1970 büyük işçi ayaklanması oldu. Bir isyan hareketinin başlamasıyla 12 Mart geldi” dedi.
‘NEDEN TUTUKLANDIKLARINI BİLİYORLARDI’
15 Temmuz darbe girişimi ardından ilan edilen Olağanüstü Hal ile birlikte Türkiye’nin o dönemden daha zorlu bir döneme geçtiğini dile getiren Çelen,“Yaşadığımız dönemde daha fazla var. 12 Mart darbesinin de kendine göre bir hukuku vardı aslında. Yani tutuklananlar neden tutuklandıklarını biliyorlardı. İddianamelerin hazırlanması aylarca sürmüyordu. Evet, sıkıyönetim vardı ve sıkıyönetime karşı çıkınlar tutuklandı, gece yarısı baskınlar yapıldı ama bu kadar ağır değildi. 12 Eylül çok daha ağırdı. Her ikisini de yaşadım.”

‘KORKU İMPARATORLUĞU İÇİNDEYİZ’
Bu dönemi de darbe dönemlerine benzeten ve 3’üncü darbe dönemini gördüğünü söyleyen Çelen,“Bugün güya demokrasi var, güya darbeler yok. Ama bir tek kişinin hakimiyeti söz konusu. Bir kişinin talimatıyla her şey oluyor. İşten atılanlar neden atıldıklarını dahi bilmiyorlar. Kim kendilerine karşı çıkarsa onları ‘terörist’ olarak damgalayıp içeri atıyorlar ve uzun süre mahkemeye dahi çıkarmıyorlar. 12 Mart ve 12 Eylül’ü aratan günlerden geçiyoruz. Çok karanlık günlerden geçiyoruz. Bir korku imparatorluğunun içerisindeyiz.  Ama Türkiye halkı şerbetlidir. Bu korku imparatorluğuna karşı yavaş yavaş direnişe geçtiler. Babaannemin bir lafı vardır. Birisine kızdığı zaman, ‘Zulmün artsın’ derdi. Daha fazla zulüm yap ki yeter artık denilebilsin. Türkiye’de zulüm artık o derece arttı” diye ifade etti.
DENİZ’İN SON SÖZÜ ÖNEMLİYDİ
12 Mart sonrası 6 Mayıs 1972’de idam edilen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın mücadelelerine dair de konuşan Çelen, şunları ifade etti: “Arkadaşlarımız devrimci ve yurtsever insanlardı. Boyun eğmeyen, karalı ve mücadeleciydiler. Denizlerin son sözü önemlidir; ‘Yaşasın Türk ve Kürt haklarının bağımsızlık mücadelesi.’  Kurtuluşun, bütün halkların ortak mücadelesi ile kazanılacağını Denizler iyi biliyorlardı. Birlikte bir mücadele etmek zorundayız. Denizler bunu yapıyorlardı. 12 Mart sonrası Denizler, Mahirler destanlaştı. Bugün onları gururla anıyoruz.”
image_pdf
Bunları da beğenebilirsin

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.