Yımaz Güney’in Bağımsız Kürdistan Konuşması
Yımaz Güney’in Bağımsız Kürdistan Konuşması
Değerli arkadaşlarım… Yol arkadaşlarım… Ve değerli konuklar, Hoşgeldiniz, Selam size.
Bildiğiniz gibi Nevroz, Kürt halkı için, zalimlere ve zulme karşı direnmenin, Yılgınlığa ve teslimiyete karşı durmanın, Özgürlük ve bağımsızlık için mücadelenin, birlik ve dayanışmanın sembolüdür. Biliyorum ki, bugün burada toplanan bütün arkadaşların yüreği bu duygular için çarpıyor. Çocuklarımızın yüreği de bu duygular için çarpacak. Zulme ve köleleştirmeye karşı çıkmak için, Özgürlük ve bağımsızlık için, Dağınıklığı birliğe çevirmek için, Bugüne kadar, bu amaçlar uğruna çok kurban verildi. Daha da verilecek. Çünkü kurbansız zafer mümkün değildir. Kan ve gözyaşını göze almak zorundayız.
Soruyoruz?
Böylesi bir azim ve inatla, böylesi bir inançla dolu bir yürek susturulabilinirmi? Yine soruyorun? Böylesi bir kararlılığı taşıyan, böylesine yigit ve fedakar bir halka baş egdirmek mümkün mü? Asla!..
Arkadaşlar Acı, baskı, yoksulluk, kan ve gözyaşı Kürt halkının kaderi değildir. Biz, biz bu kaderi reddediyoruz bu kaderi tanımıyoruz. Biz, dört bir yandan işgal edilmiş bir sömürge ülkenin çocukları değil bağımsız, birleşik, özgür bir Kürt ülkesinin, Kürdistan’ın çocukları olmak istiyoruz. Biz, kendi toprağımızda, kendi dilimizde aşk ve özgürlük türküleri söylemek istiyoruz. Biz, kendi dünyamızı, kendi toprağımızı kendi ellerimizle yoğurmak ve ona yeniden biçim vermek istiyoruz. Ve Biz, kendi toprağımızda, kendi bayrağımızın altında, özgür ve bağımsız olmak istiyoruz.
Yine unutmuyoruz ki, Kürt, Türk, Arap ve Acem işçilerinin, köylülerinin ve emekçilerinin çıkarı birleşik güçlü devletlerin oluşmasından yanadır. Ancak böyle bir birlik, gönüllü birliğin koşullarının tam yaratılmasıyla mümkündür. eğer bu yoksa bu bir hayaldir. Bunun için önümüzde bir tek yol var. gerek kendi içimizde, gerek kendi dışımızda çok yönlü mücadele.
Arkadaşlar bugün Kürdistan’ın çeşitli kesimlerinde, dağlarda, ovalarda, faşist zindanlarda sömürgecilerin baskı ve zulümlerine karşı döğüşenlerin, döğüşerek ölenlerin amacı da bu. Biz döğüşerek ölenlerin bu uğurda şehit düşenlerin anısını, kalbimizde ve mücadelemizde yaşatıyoruz, yaşatacağız. Ne mutlu onlara ki, onlar direnerek öldüler ve bağımsızlık ve özgürlük meşalesinin ateşi oldular. Ne mutlu!..
Değerli Arkadaşlarım, hatırlarsınız, Kürt Enstitüsü’nün geçen yıl kuruluş nedeniyle düzenlediği şenlikte, şöyle dedim, Enstitü’nün şu ya da bu grubun hizmetinde değil, Enstitü’ bir bütün olarak Kürt ulusunun hizmetinde bir bilim kurumudur. Bir yıllık, bir yıllık çalışma ve pratik sanıyorumki bu sözlerimi doğrulamıştır. Herkes iyi bilsinki, Enstitü, bağımsız ve özerk karakterini, demokratik yapısını herşeyin üzerinde tutacak ve koruyacaktır. Hiçbir zaman kısır siyasal çekişmelerin ve polemiklerin tuzağına düşmeyecektir. Sizler de, Enstitü’yü gözünüz gibi korumalı, onun mücadelesinin destekçileri olmalısınız.
Arkadaşlarım Enstitü, bağımsızlık tohumunun bir filizidir ve bugüne kadar, Kürt ulusunun verdiği mücadelenin ürünüdür. Daha da gelişip güçlenmesi sizlerin çabalarına bağlıdır. Enstitü etrafında toplanacağız, onun önüne koyduğu görevlere, gücümüz oranında katkıda bulunacağız. Bileceğiz ki, bağımsızlık mücadelesi bir bütündür. Kimi zaman doğruyu ifade eden iki satırlık bir yazı, bir fikir, kitlelerin yüreğinde ses bulan bir türkünün çığlığı, kimi zaman sazın teline vuran bir mızrap, çoğu zaman Atom bombasından dahada güçlüdür.
İşte bu nedenle biz, hayatın her alanında iyi savaşçılar, başarılı savaşçılar olmak zorundayız ve bu savaşçıları yetiştirmek zorundayız. Biz, sazımızı çok iyi, çok iyi çalmalıyız… Biz, iyi, çok iyi türküler söylemeliyiz… Biz iyi, çok iyi resimler yapmalıyız… Biz iyi hikayeler, iyi şiirler, güçlü romanlar yazmalıyız… Biz güçlü bilim adamları, diplomatlar ve teknisyenler yetiştirmeliyiz. Bizim elimiz hem kalemi, hem makinayı hem de silahı iyi tutmalıdır. Kimi zaman, kimi zaman sazımız silah, kimi zaman silahımız bir saz olmalıdır. Yine biz iyi biliriz ki, en iyi türküleri, en doğru sözleri, yerinde kullanabilirsek bir kurşun söyler.
Arkadaşlar Dağlarımız, ovalarımız ve ırmaklarımız bizi bekliyor. Biz bütün ömrümüzü gurbette geçirip gurbet türküleri söylemek istemiyoruz. Biz, yiğitlikleriyle destanlar yazmış bir halkız ve önümüzde duran bütün güçlükleri yenecek azme ve koşullara sahibiz. Türk, Acem ve Arap devrimci demokratları, Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkının en candan savunucuları olarak, bu kavganın bir parçasıdırlar ve ortak düşmana karşı savaşmaktadırlar. Ezilen sınıfların sınıf kardeşliği en güçlü silahlarımızdan biridir. Dost ve düşman herkes bilsin ki, Kazanacağız… Mutlaka kazanacağız…
Bir, bir köle olarak yaşamaktansa bir özgürlük savaşçısı olarak ölmek daha iyidir.
Yaşasın Bağımsız, Birleşik, Demokratik Kürdistan…
Yaşasın Kürt, Türk, Acem ve Arap halklarının kardeşliği ve dayanışması…
Ve Yaşasın Kürt Enstitüsü… Sağolun!..