Şeyh Naim Kasım: Uzun süreli bir yıpratma savaşına hazırız
Lübnan direnişinin lideri Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, 6 Kasım 2024 Çarşamba günü şehit Seyyid Hasan Nasrallah’ın şehadetinin 40. gündönümünde bir konuşma yaptı.
Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, Lübnan’ın yaklaşık 40 gün önce başlayan saldırgan bir savaşıla karşı karşıya olduğunu vurgulayarak, Yemen’den Irak’a, Lübnan’a ve İran’a kadar tüm direniş cephelerini selamladı.
Şeyh Naim Kasım, “Bugün, ulusumuzun şehitlerinin efendisi, Sayın Genel Sekreter Seyyid Hasan Nasrallah’ın 40. gündönümündeyiz, Yüce Allah ondan razı olsun” diyerek konuşmasına başladı. Naim Kasım, “Bizim lügatimizde sabır, tahammül ve zafere kadar savaş meydanında kalmaktan başka bir şey yoktur” dedi.
– HİZBULLAH LİDERİ ŞEYH NAİM KASIM’IN KONUŞMASI:
Bugün, Allah yolunda şehid olan asil lider, örnek şahsiyet, şehidi Seyyid Hasan Nasrallah’ın 40’ıncı gününü anıyoruz.
Şehid Seyyid Hasan Nasrallah, toplumun tüm kesimlerini bir araya getiren, yetişkinlerin, gençlerin, özgürlerin, namusluların, aydınların ve işçilerin partisi olan bir parti inşa etti. Şehit Seyyid Nasrallah, düşman karşısında direnen, iç siyasette, vatanı inşa etmeye çalışan, resmi kurumlarla uyumlu bir parti inşa etti.
Hizbullah’ın kültürel, siyasi, cihatçı, eğitim ve hastane gibi her alanda örgütlü bir yapısı ve uzantısı vardır ve Seyyid Nasrallah’ın kurduğu parti budur. Hizbullah’taki direniş sayı, güç, uzmanlaşma, kuvvet, cesaret ve en kötü düşmanlara meydan okuma açısından sağlam bir temele sahiptir.
Seyyid Nasrallah en yüksek onur ve tüm onurların en yükseği ve en yücesi olan bölgedeki direniş komutanı madalyasını, mücahidlerin habibi madalyasını, dünyanın direnişçileri ve özgür insanlarının sevgisi madalyasını, Hüseyin’e (as) Ehl-i beyt’e aşk madalyasını, Kerbelâ yolunda fani olma madalyasını, Şehid Hadiye baba olma madalyasını, ümmet şehidlerinin Seyyidi madalyasını, Kudüs yolu şehit ve Kudüs yolunda zaferler çağının madalyasını almıştır.
Seyyid Nasrallah şunları söyledi; “Allah yolunda öldürülenler hakkında ‘Onlar ölüdür’ demeyin. Bilakis onlar diridirler ama siz farkında değilsiniz. Direniş kalacak ve büyüyecektir. Seyyid Nasrallah, hayatta iken de şehit olduktan sonra da bizi diri tuttu. O hep bizimle kalacak ve biz de onunla devam edeceğiz.
– BU SALDIRGAN SAVAŞI ANCAK DİRENİŞ DURDURUR
Savaşın olacağını bekliyorduk, 2006’dan beri, yani Temmuz saldırısından sonra, mümkün olan her şekilde hazırlanıyoruz, eğitim, silahlanma, ekipman ve çeşitli alanlarda yetenekler… bu yüzden savaşa hazırlanmıştık. Şu anda onunla yüzleşmek için savunma durumundayız. çünkü ulaşacağımız zaferi, bu sonucu bekliyoruz
Bir yıldan beri süren Gazze’ye destek Savaşı’ndan sonra, yaklaşık 40 gün önce başlayan Lübnan’a yönelik düşman “İsrail” savaşıyla karşı karşıyayız. Gazze kararlı ve dirençli bir isyan olarak kalacak ve galip gelecektir.
Netanyahu savaşın sonu için bir tarih belirlemeyi reddediyor. Gazze, Filistin ve Lübnan’ı bypass ederek Orta Doğu’ya uzanan yeni bir projeyi dayatmak istiyor.
Netanyahu, Lübnan’a yönelik saldırganlığında 3 adımı hedefliyor; birincisi Hizbullah’ın varlığına son vermek, ikincisi ise uzaktan da olsa Lübnan’ı işgal etmek. Netanyahu’nun Lübnan’a yönelik saldırganlığında hedeflediği üçüncü adım Ortadoğu haritasını değiştirmeye çalışmaktır.
İşgalin sahip olduğu temel faktör, Amerika Birleşik Devletleri’nden gelen sınırsız mühimmat, istihbarat desteği, istisnai bir hava gücü ile bir imha savaşı, sivillerin öldürülmesi, vahşettir.
Düşman birinci aşamayı, yani Hizbullah’ı bitirmeyi, çağrı cihazı ve telsiz operasyonuyla ve Genel Sekreter Seyyid Hasan Nasrullah -Allah ondan razı olsun- başkanlığındaki liderlere suikast düzenleyerek bitirmeyi umuyordu. Lübnan’ı işgal etmesini kolaylaştıracak olanın bu olduğunu sanıyordu. Bu nedenle, Lübnan’ın kendi inancına göre direnişin liderliğini kaybetmesinin ve güvenlik düzeyindeki bu büyük operasyonla kafasının karışmasının ardından Lübnan’a girecekleri düşüncesiyle 65 bin asker ve subaydan oluşan beş tümeni sınıra getirdi.
Düşman fark edemedi ve karşısında üç temel güç faktörüne sahip bir parti ve direniş olduğunu öğrenemedi. Birincisi, direniş ve parti, onları hiçbir şeyin sarsamayacağı şekilde doğruluk, sebat, özgürlük, bağımsızlık, gurur ve haysiyetle ayakta tutan sağlam bir İslami doktrine sahiptir. Var olan doktrin budur.
İkinci olarak, bu partideki direnişçiler hayatlarını Allah’a adamışlardır. Onlar dünyanın peşinde değiller. Ahiretten önce bu dünyadaki başarılarının işgal karşısında direnişçi olmak olduğunu biliyorlar.
Düşman “İsrail” onları öldürsün diye göğüslerini açmadıklarını, hayatta kalmaya hevesli insanlar olduklarını ancak savaş meydanında yine de kendi zamanlarının geleceğini Yüce Allah’tan umduklarını ve zaten şehidin bu demek olduğunu biliyorlar.
Gücün üçüncü faktörü, kabiliyetler, silahlar, yetenekler ve eğitim açısından yaptığımız hazırlıklardır. Biz böylece, değerli bir yaşamın unsurlarını sağlayan üç güç faktörüne sahibizdir.
Bu saldırgan savaş ne zaman duracak? Size tüm açıklığıyla söylüyorum ki bizim inancımız bu saldırgan savaşı sadece tek bir şeyin durdurabileceği yönündedir, o da iki bölümden oluşan saha, sınırlar ve direniş savaşçılarının sınırlarda düşman “İsrail” ordusuyla karşı karşıya gelmesi. İkincisi ise iç cephe, füze ve uçakların oraya ulaşarak gerçek bir bedel ödetmesi ve bu savaşın başarılı olabileceği bir savaş olmadığını işgalcilere öğretmesidir.
Sizi temin ederim, sınırlar konusunda, karşı koyabilecek ve sebat edebilecek on binlerce eğitimli direnişçimiz var.
Elbette şu anda sınırlarda on binlerce kişi yok, ancak birçok alternatif var ve mevcut sayı sınır cephesinin kaldırabileceği sayıdır ve ister depolarda ister konuşlanma alanlarında olsun, çeşitli şekillerde kabiliyetler mevcuttur. Kabiliyetler için korkmayın. Allah’a şükür, mevcut kapasitemiz bizi uzun süre destekler, Allah’ın izniyle.
İç cepheyle ilgili ikinci mesele, düşman “İsrail” çığlık atacak, füzelerden ve uçaklardan çığlık atacak ve bu nedenle “İsrail’ varlığında uçaklara veya füzelere yasaklanmış bir yer yok” diye düşündü. Her halükarda günler yaklaşıyor ve geçtiğimiz günler bir örnekti ve olacaklar daha da artacak. Bizim için tek seçenek işgalin hedeflerine ulaşmasını engellemektir.
Saldırganlığı durdurma beklentisini siyasi eyleme dayandırmayacağız ve saldırganlığı durdurmak için yalvarmayacağız. Düşmanı, saldırganlığın durdurulmasını talep eden kişi haline getireceğiz: Netanyahu’nun dürtüleri ve bir şeyler başarabileceğine olan inancı sayesinde.
Kamala Harris ya da Donald Trump başarılı olsun, bunların bizim için hiçbir değeri yok. Biz genel siyasi harekete güvenmiyoruz. Netanyahu’nun bazı kazanımlarla tatmin olmasına da güvenmiyoruz. Hayır, biz sahaya güveneceğiz ve Netanyahu’nun sahada kazanan değil kaybeden olduğunu ve bu kaybın hedeflerine ulaşmasını engelleyeceğini tam olarak anlamasını sağlayacağız.
– BİZİM LÜGATİMİZDE ZAFERDEN BAŞKA BİR ŞEY YOKTUR
Bizim için Hizbullah olarak, bir direniş olarak, tek seçeneğimiz işgalin hedeflerine ulaşmasını engellemektir. Ne elde edebilecek? Şu ana kadar cephede istediğini elde edemedi ve insanlara saldırarak istediğini elde edemedi.
Bizi halk üzerinden baskı altına almak için yerinden etme ve boşaltma girişimi başarılı olamadı çünkü bu halk direnişi seviyor. Halkımızın çocukları direniştir, canları direniştir, halkımızın evleri de direniştir. Halkımızın geleceğide direniştir.
Direnişin gücünden anladığımız, eğer direnişin yaralanmaması, vurulmaması, zarar görmemesi ya da insanların zarar görmemesi ise bu yanlıştır. Direniş güçlüdür ama bu, “İsrail” düşmanınınki gibi silahlara sahip olduğu anlamına gelmez. Tarihte hiçbir zaman bir direnişin bir devletin, düşmanın, varlığın, zorbanın ya da kasıtlı birinin sahip olduğu imkanlara sahip olduğu görülmemiştir. Hiçbir zaman da olmadı.
Direnişin kabiliyetleri her zaman yüzdesel olarak ölçülemez olmuştur, ancak direnişin gücü, askeri kabiliyetlerdeki farklılıklara rağmen sürekliliğinin gücünde yatmaktadır. Direnişin gücü irade ve yüzleşme gücünde yatmaktadır. Bu sayede daha güçlüyüz.
Sonuç olarak bizim lügatimizde direniş için yukarı kalkmış başlar ve zaferden başka bir şey yoktur.
Allah’a secde eden ve bu dünyada hiç kimseye secde etmeyecek olan bu onurlu ve kahraman direnişçiler başlarını ve kendilerini Yüce Allah’a veren şehitlik ile ancak zafer kazanabilirler, sahada bu insanlar kalacaktır.
Kanın, şehitlerin, direnişin ve halkın kararlılığının yüksek bedeli zafere ulaşmamız için ödenmelidir. Emin olun, bu bedellerin büyüklüğü teslimiyet ve boyun eğmenin bedelinden daha küçük. Teslimiyet ve boyun eğme bizde değil başkalarında var. Biz boyun eğmemek yoldayız.
Bizim sözlüğümüzde, genciyle yaşlısıyla direnişin devamından başka bir şey yoktur. Hem kız hem de erkek çocuklarla yapılan röportajları dinleyin. Sözleriyle İsrail düşmanını dehşete düşürüyorlar. Çok küçük yaşlarda, bazıları 5 yaşında, bazıları 10 yaşında. Direnişten, güçten, hazır olmaktan, dayanıklılıktan ve İsrail’i yeneceklerinden bahsediyorlar. Bu da içlerinde bir güç olduğu anlamına gelir: zafere götürebilecek bir güç.
Bizim lügatimizde sabır, tahammül ve zafere kadar sahada kalmaktan başka bir şey yoktur. Biz yenilmeyiz. Hakikat bizimledir, toprak bizimdir ve Allah bizimle beraberdir. Şüphesiz biz, peygamberlerimizi ve iman edenleri dünya hayatında ve şahitlerin ayakta duracağı günde destekleyeceğiz. Bu, Yüce Allah’ın bize vaadidir.
Bu partideki direniş, sayı, güç, uzmanlık, inanç, cesaret ve en güçlü düşmanlara meydan okuma açısından sağlam bir temeldir.
– UZUN SÜRELİ BİR YIPRATMA SAVAŞINA HAZIRIZ
Bazıları bizim daha fazla acı çektiğimizi söylüyor, bu doğru çünkü direniş bu tehlikeli çatışma karşısında egemenlik ve bağımsızlıkla bir gelecek yaratıyor ama düşman da çok şey kaybediyor. Kayıplarına ve sınırdaki ordularına bir bakın. Bu 40 günlük kısa süre zarfında binden fazla asker ve subay öldürüldü ve yaralandı ve doğru sayıyı kabul etmiyorlar. Kırk beşten fazla Merkava tankı vuruldu. Bazı köylere yaklaştılar ve sonra geri çekildiler.
Düşman altmış ya da yetmiş bin yerleşimcinin evlerini terk ettiğini söylüyor. Şimdi kaç yerleşimci ayrıldı? Bir Hizbullah füzesi işgal altındaki iç bölgelere ulaştığında, düşman liderleri bu füzenin 120 bin yerleşimcinin sığınaklara inmesine neden olduğunu söylüyor. Bir insansız hava aracı 800 bin yerleşimcinin yerleştiği kuzeye düştü. Tel Aviv’e ulaşan bir füze iki milyon yerleşimciye düştü.
Bunların hepsi yenilgidir ve bu nedenle siyonistlerin hayatlarının alt üst olması ve ekonomik bir sorun yaşamalarının yanı sıra tüm bunlar acıdır. Açıkladıkları başarıların hiçbirini elde edemediler. Dünyadaki imajları çok kötü. Dünyada Filistin direnişi için düzenlenen gösterileri gördük. Bu insanlar şimdi Lübnan’ın da hakkını talep ediyorlar.
Bu yerleşimciler de acı çekiyor ama aramızdaki fark şu, bizim Allah’tan umduğumuzu onlar ummuyor. Siz acı çekiyorsunuz ve Allah’tan umudunuz var. Onlar da sizin gibi acı çekiyorlar ancak bir umutları yok. İnşallah zafer bizimdir.
Eğer savaşın uzunluğunun bir yıpratma savaşına dönüşmesi üzerine bahis oynuyorlarsa, acele etmeyin. Eğer yıpratma savaşı yapmak istiyorsanız, biz hazırız. Ne kadar zaman geçerse geçsin, kararlı, ayakta, hazır ve sizinle yüzleşmeye devam edeceğiz. Uzun sürse bile kazanamayacaksınız.
Benyamin Netanyahu kazanamaz çünkü bilinçli bir zafer elde etmek istediğini söylediğinde kime güveniyor? Suçuna mı? Soykırıma mı? Bu mutlak bir zafer yaratmaz.
Havradan aldığın yetkilere güveniyorsun ve bu nedenle “İsrail”in yarısından fazlası istifa etmeni talep etmesine rağmen onları istediğin şeye yönlendiriyorsun. Siz kim oluyorsunuz da zafer vaat ediyorsunuz ya da kazanma kabiliyetiniz olduğunu söylüyorsunuz?
Biz ilahi yasayı takip ediyoruz ve kendi zaferimizden eminiz. Düşman ise Şeytan’ın yasasını takip ediyor, kazanmak istediğini söylüyor. Ancak biz onun yenileceğinden de eminiz.
Seyyid Hasan Nasrallah‘ı doğuran bir milletin muzaffer olmaması mümkün değildir. Allah ondan razı olsun, Seyyid Hasan tarafından yönetilen bir millet, başı dik bir şekilde hedeflerine ulaşacaktır.
Hüseyin’e biat etmiş bir millet düşmanları yenecektir. Zillet bizden uzaktır. Halkımız, sizler pek çok tecrübe yaşadınız. Ancak mevcut bu zaman, zaferler zamanıdır, yenilgiler zamanı değil. Biraz zaman alsa da, zafere biz ulaşacağız.