Şeyh Naim Kasım: “En Cesurların” savaşı geleceği şekillendirecektir

0 13
image_pdf

Şeyh Naim Kasım, Hizbullah’ın Şura Konseyi tarafından Genel Sekreterlik görevine atanmasından sonraki ilk konuşmasını gerçekleştirdi.

Şehit Seyyid Hasan Nasrallah’ın yerine Hizbullah Genel Sekreteri olarak atandıktan sonra Çarşamba (30 Ekim 2024) günü yaptığı ilk konuşmada Şeyh Kasım, “Çalışma programım, liderimiz Seyyid Nasrallah‘ın çalışma programıdır ve biz, onun ve parti liderliğinin geliştirdiği savaş planını uygulamaya devam edeceğiz.” vurgusu yaptı.

Şeyh Naim Kasım, konuşmasına Şehit Hâşim Safiyüddin’i, Şehit Yahya Sinvar’ı ve Şehit Seyyid Hasan Nasrallah’ı anarak başladı. Ve “Bu savaşa, ‘En Cesurların’ savaşı” adını verdik dedi.

”Mücahitlerin ve halkın emanet ettiği Hizbullah liderliğine seçilmesine, bu ağır yükü taşıması için kendisine duydukları güvene teşekkür ederek” şunu söyledi:

“Şehit Seyyid Abbas Musevi’nin “En öncelikli emir Direniş’in ve halkın korunmasıdır” diyerek bize emanet ettiği şey budur. Bu emanetin Hâşim Safiyüddin, Şeyh Ragıb Harb, Şeyh Nebil Kavuk ve şehit liderler İmad Muğniye, Mustafa Bedreddin, Fuad Şukur, İbrahim Akil, Ali Karaki ve Hasan el-Lakis’in emanetidir. Yüce Allah’tan emaneti korumama, cihat ve direniş yolunda samimiyetle çalışmama yardım etmesini diliyorum.” temennisinde bulundu.

– HİZBULLAH LİDERİ ŞEYH NAİM KASIM’IN KONUŞMASI:

“Ağır bir yük ve güven işareti olan bu sorumluluğu bana verdiği için Hizbullah’a teşekkür ediyorum ve emaneti yerine getireceğiz.

Şehit liderlerimizin kanı yerde kalmayacak ve bizi bu yolda devam etme konusunda daha kararlı kılacaktır.

Çalışma programım, liderimiz Seyyid Nasrallah’ın çalışma programıdır ve biz, onun ve parti liderliğinin geliştirdiği savaş planını uygulamaya devam edeceğiz.

Gazze’ye destek olmak, Gazze kapısından tüm bölgeye yönelen “İsrail” tehlikesine karşı koymak için bir görevdi ve Gazze halkının, bu desteğe hakkı vardır.

Bize neden Gazze’yi desteklediğimiz soruluyor, ancak başkalarına neden Gazze’yi desteklemedikleri sorulmuyor.

“İsrail”in saldırganlığını başlatması için bir bahaneye ihtiyacı yok, tarih buna tanıklık ediyor.

Geçmişte ordu ve halkla işbirliği içinde “İsrail”i topraklarımızdan kovan Direnişti. “İsrail”i topraklarımızdan kovan uluslararası kararlar değil, Direnişti.

Planlanan gelişmeler çerçevesinde savaş yolunda kalacağız.

Netanyahu, Lübnan’a yönelik saldırganlığını başlattığında bunun yeni Orta Doğu için olduğunu ve bir dizi sürprizi bozduğunu söyledi.

Direnişle “İsrail” projesini engelliyoruz, ancak beklersek her şeyi kaybederiz. Bölgede büyük bir projeyle karşı karşıyayız ve bu sadece Lübnan ve Gazze ile sınırlı olmayan, aksine direnişe karşı küresel bir savaştır.

Bu saldırganlıkta, projeyi hayata geçirmek için her türlü vahşet ve soykırım uygulanıyor, buna seyirci kalmamalı, karşı çıkmalıyız.

– GAZZE

Gazze’de 43 bin şehit verildi, dünyanın umrunda değil. Binlerce yaralı var bu dünyayı uyandırmıyor mu? Oyun oynayan çocukların nasıl öldürüldüğünü görmüyor musunuz? Bu dünyayı uyandırmaya yetmiyor mu?

Çadırları yakıyorlar, vahşice kan döküyorlar, suç işliyorlar ve biz bunların karşısında durmayalım mı? Onların karşısında durmak bize farzdır.

Bizim itaatkâr ve teslimiyetçi olmamızı istiyorlar. Bizim geleceğimize ve hayatımıza hakim olmak istiyorlar. Batı’nın değerleri, insan, kadın, çocuk hakları…hepsi yalandır.

Diyorlar ki, insani değerler var… bunların hepsi boş. Tüm bu değerler vahşilerin yanında durdukları için çökmüştür. Bu değerler sadece onlara inananlar ve kendilerinin rehberlik ve eğitim açısından dünyanın efendileri olduğuna inananlar içindir.

İşgalciler ve destekçileri yaptıkları kötülüklerle insanlığın yüz karasıdırlar. Batı’nın samimiyetine inananlar bilsinler ki hiçbir eğitimleri yok.

Ancak Lübnan’daki direniş izzet ve onurun temsilidir, Gazze ve Lübnan‘daki direnişin efsanevi kararlılığı bir gurur destanıdır ve Allah’ın izniyle nesillerimizin geleceğini şekillendirecektir.

Bu yüzleşme Batı değerlerinin sahte sloganlar olduğunu ve vahşilerin önyargıları karşısında yıkıldığını ortaya çıkaracaktır.

– İRAN

Seyyidimizin de ifade ettiği gibi savaş istemediğimizi defalarca söyledik, ama bize dayatılırsa buna hazırız ve bununla izzetle yüzleşeceğiz.

Kimse bizim adımıza savaşmıyor ve biz de kimsenin adına savaşmıyoruz, projemiz toprağımızı korumak ve ülkemizi savunmak.

İran bizi destekliyor ve bizden hiçbir şey istemiyor; “İsrail”le mücadelede bize destek olmak isteyen her Arap ve İslam ülkesini memnuniyetle karşılarız.

İran, direnişe verdiği destek karşılığında ödediği bedelin farkında ve şehit Korgeneral Süleymani aracılığıyla direnişe hiç kimsenin vermediği şeyleri verdi.

– YENİLECEKSİNİZ, ÇÜNKÜ TOPRAK BİZİM

Biz kendi topraklarımızda savaşıyoruz ve işgal altındaki topraklarımızı özgürleştiriyoruz, kimse bizden bir şey istemiyor veya bizi bir şey yapmaya zorlamıyor.

Hizbullah’ı hedef almanın, özellikle “Pager” bombalamalarından sonra liderini hedef almanın boyutu bizim için acı vericiydi, ancak parti eski konumunu yeniden kazandı.

Saha, partinin maruz kaldığı saldırılardan kurtulduğunu ve büyük potansiyeli olan bir kurum olduğunu kanıtlıyor ve teyit ediyor.

Hizbullah’ın gerçek bir cihad geçmişi var ve her geçen yıl daha da güçleniyor ve daha fazla deneyim kazanıyor. Hizbullah’ın yetenekleri uzun bir saha savaşına uygun ve elverişlidir.

Ön saflardaki direniş savaşçıları inanç ve cesaretle doludur, onlar istişhadi savaşçıdır ve kimse onların önüne geçemez.

Seyyidimizin dediği gibi, “Çatışmayı bekliyoruz” ve çatışmalar cephe hattında yoğunlaşmış durumda; düşman korku içinde, söylemlerini ve hedeflerini değiştiriyor.

Direniş savaşçılarının cephede ihtiyaç duyduğu tüm yetenekler mevcut ve kararlı ve yetenekliler.

İşgal, iyi çalışılmış bir saha programı dahilinde saldıran Hizbullah’ın füzeleri ve insansız hava araçları karşısında çaresizliğini kabul etti.

Direnişin sürekli hava saldırılarına rağmen platformlar kurma yeteneği olağanüstü ve şerefle savaşıyoruz.

Biz üsleri ve askerleri hedef alıyoruz, ama onlar insanları ve taşları hedef alıyor ve bize acı vermek istiyorlar.

Düşman, köylerimizi ve şehirlerimizi bombalamasının bizi geri çekilmeye zorlamayacağını bilmeli; direniş güçlüdür ve Netanyahu’nun yatak odasına bir insansız hava aracı göndermeyi başardı.

Netanyahu bu kez hayatta kaldı, “belki de zamanı henüz gelmemiştir”.

Düşmana zarar veriyoruz ve “Binyamina” üssünü hedeflememiz bunun kanıtıdır; tıpkı Hayfa, Akka ve diğerlerinin hedef alınması gibi.

Bu savaşa “En Cesurların” Savaşı adını vermeye karar verdik.

Kesinlikle yenileceksiniz, çünkü toprak bizim ve halkımız etrafımızda birleşmiş durumda. Bu yüzden kayıplarınızı azaltmak için topraklarımızı terk edin, yoksa eşi benzeri görülmemiş bir bedel ödeyeceksiniz.

2006 Temmuz’unda kazandığımız gibi, şimdi de kazanacağız ve gücümüzün giderek artmasıyla güçlü kalmaya devam edeceğiz.

(ABD’nin Lübnan Büyükelçisi’ne): Ne siz ne de yanınızdakiler direnişin yenilgisini rüyalarınızda bile göremeyeceksiniz.

Hizbullah bu çatışmadan daha güçlü ve zaferle çıkacak.

(Yerinden edilenlere): Direniş sizin fedakarlıklarınız olmadan kazanamaz ve diğerleri sabrınıza hayran kalıyor, biz birlikte inşa edeceğiz.

(Yerinden edilenlere): Hizbullah mücahidlerin desteğiyle direnişte güçlü, sizin sayenizde siyasi arenada güçlü.

Savaş sonrası aşamaya bahse girenlere; size yalan söyledikleri için Amerika’yı ve müttefiklerini “lanetlemeniz” gerekeceğini söylüyoruz.

Düşman, kayıpları büyük olduğu için zamanında bahis oynayamayacak ve saldırganlığını durdurmak zorunda kalacaktır.

Saldırılara karşı koymaya devam edeceğiz, düşman bunu durdurmak isterse uygun gördüğümüz şartları kabul edeceğiz; her türlü çözüm dolaylı müzakerelerle sağlanacaktır.

Herhangi bir müzakerenin temel direği öncelikle ateşkestir.

Seyyid liderimizin dediği gibi, “Yenilgilerin zamanı geçti, zaferlerin zamanı geldi” ve biz muzafferiz… O yüzden sabırlı olun ve sebat edin.”

image_pdf
Bunları da beğenebilirsin

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.