M. ENDER ÖNDEŞ: BAKIRKÖY’DEN KALAN… İYİ MİYDİ MİTİNG?

0 214
image_pdf

Bakırköy’den kalan…

Geçen hafta sonu Bakırköy’deki mitingdeydim. Özel olarak kriz ve yoksulluğa odaklanmış miting, epeydir yapılmayan ve benim yapılmasının doğru olduğuna inandığım bir işti ve sonucu görmek istedim açıkçası.

  • İyi miydi miting? İyi değildi elbette.

Önemli miydi? Önemliydi. Hâlâ da öyle düşünüyorum.

Haddimi aşmak istemem, iş yapanı yıpratmak da doğru değildir ama birkaç şeyi not etmekte yarar var.

Türkiye’de yıllardır standart olarak her ay, ‘memleketin en önemli sorunları’ anketleri yapılıyor ve bu anketlerin sonucu her zaman aynı çıkıyor. Vatandaş, ‘en önemli sorun’ olarak ekonomik kriz, işsizlik ve geçim sıkıntısını görüyor. Bu bir gerçek. Ancak, insanların bir şeyi ‘en önemli sorun’ olarak görmesiyle o sorunu çözmek için harekete geçmesi aynı şey değildir. Sokağa çıkan, bir miting alanına gelen insan sayısıyla krizden zarar gören insan sayısı arasında kocaman bir açı vardır ve bu açı zaten hiçbir zaman tümüyle kapanmaz. Hatta devrim günlerinde bile bu açı vardır; bu anlamda yüzde 99 deyimi bir soyutlamadır. Muazzam kalabalıkları topladığınızda da durum böyledir. Misal, memlekette erkek şiddetinden mustarip kadın sayısı da milyonlarcadır ama sonuçta 25 Kasım’da binlerce kadın vardır ve bu da, en azından şimdilik, bir kusur değildir. Çünkü toplumsal eylem, sadece katılanlarla değil, kendisini orada hissedenlerin çokluğuyla da ölçülür; bu duygudaşlık, işin doğru yapıldığını gösterir bize.

Ama öte yandan, oraya katılabilecek olan ve daha önce katılmış da olan binlerce insana ulaşmak da mühimdir ve bu, bir çalışma meselesidir. Bakırköy’deki sıkıntı da buradadır kanımca. Herhalde işin yürütücüsü durumunda olan ‘dörtlü’ birliğin üye ve yöneticileri de memnun değildir durumdan. Çünkü biliyoruz ki, ne DİSK o kadardır, ne KESK, ne de diğerleri. Sol camianın da geniş bir katılım için kendini fazla sıkmadığı çok açık ama burada sorun onlarla değil, işin belkemiğini oluşturan, oluşturması gerekenlerle ilgilidir. Yanlış gördüysem beni düzeltin lütfen ve lütfen anarşist arkadaşlar alınmasınlar ama onların hep ‘marjinal’ addedilen kortejleri neredeyse DİSK kadardı. Yani tamam, Allah anarşist yoldaşlara daha fazlasını versin ama burada bir sorun yok mu?

Bir sorun var. Belki de insanları bir yere çağırma biçimlerimizde, onlara hitabımızda ve çalışma biçimimizde bir sorun var. Özel bir ampirik bilgiye dayanarak değil, genel gözlemimle söylüyorum, örneğin KESK 89’ların, 90’ların üye toplantılarını, cıvıl cıvıl sendika binalarını hatırlıyor mudur? Tamam, dönem aynı dönem değil biliyorum ama insandan insana ilişkilerin zayıfladığını, insana dokunarak yapılan çalışmaların gitgide geriye düştüğünü söylesek yanlış mı olur? Afiş-bildiri diye bir şey vardı örneğin. Pek mi ilkel düşünüyorum 21. yüzyılda? Afiş yalnızca afiş değildir ama. Afiş, aynı zamanda sendikanın/kurumun/partinin aktif üyelerinin mobilize edildiği bir şeydir ve siz afiş yapıştırır, bildiri dağıtırken yanınızdaki arkadaşınızla bir ilişki kurarsınız. HDP’nin altı ayda bir girilen seçim atmosferlerinde kendi insanlarını ‘seçmen’e dönüştürmesine benzer şekilde, sendikaların da kendi üyelerini ‘eyleme çağrılan’ insanlara dönüştürmesi doğru mudur? Ayrıca, bir de şu var: Metro çıkışında eline bildiri verdiğiniz yurttaş, memlekette bir şeyler yapan, sesini yükselten insanların olduğunu düşünür. Sabah uyanınca şehrin arterlerinde seni bir yere çağıran afişler gördüğünüzde yüzünüz güler. Kimse afişle bildiriyle eyleme ikna olmaz ama bunların tümü bir atmosferdir. Kahveler, evler, fabrika/atölye çıkışları birer atmosferdir. Otobüs kalkış yerleri vardır, miting otobüslerinin şamatası mavrası vardır. Çok homojen eylem kitleleri için (örneğin Kadıköy’deki Las Tesis performansı) sosyal medya yeterli olabilir ama koca bir kenti bir alana yöneltmek istiyorsanız, bütün araçları kullanarak yaygın çalışmak zorundasınız. Ayrıca, belki dört kurumun dışındaki güçlerle de kolektif bir ilişki kurmak, onlarla birlikte çalışarak başka bir sinerji yaratmak da gereklidir. Yani biz şöyle bir iş yapıyoruz, müsaitseniz siz de gelin demek yeterli midir? Hem, davet sahibi davete icabet edenlerden daha zayıf olursa, o da biraz sıkıntı olmaz mı?

Hiçbir yazımda kimsenin emeğine haksızlık etmem ama bir sıkıntı var ortada, çok açık. Bir kez daha söylüyorum; yapılan iş çok doğrudur. ‘Her şey mitingleri’nden özgün hedefleri olan eylemlere geçiş, son derece yerindedir. Ama biraz daha tartışmak gerekir zannımca; daha doğrusunu bulmak için. Buna ihtiyacımız var çünkü.

image_pdf
Bunları da beğenebilirsin

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.