Ziyad en-Nahhale: Bu coğrafyayı korumayı başaran Filistin halkıdır

14
image_pdf

İslam (İran) İnkılabı Rehberi Seyyid Ali Hamene’nin web sitesi, İslami Cihad Hareketi lideri Ziyad en-Nahhale ile Aksa Tufanı savaşındaki son gelişmeler, direniş cephesi ve Gazze’nin geleceği hakkında detaylı bir röportaj yaptı. İslami Cihad liderinin açıklamalarından öne çıkanları aktarıyorum:

İslam Cumhuriyeti’nin her düzeyde açık ve büyük desteği, yani silahlanma ve diğer yetenekler olmasaydı, Aksa Tufanı’ndaki bu büyük kararlılığı gösteremezdik.

7 Ekim’de, Filistinliler kuşkusuz büyük bir zafer kaydettiler. Bu, açıkça İsrail’e, tüm İsrail varlığının ve tüm İsrail söyleminin sarsıldığını ve İsrail’in bu bölgede bir süper güç, yenilmez bir devlet olduğu yönündeki anlatıları boşa çıkardı. Diğer ülkelere karşı zafer kazanan bu devlet, 7 Ekim’de savaşan gruplar karşısında çöktü.

Amerikan başkanı Biden’ın ve diğer Batılı ülkelerin liderlerinin Siyonist varlığı ziyaretleri, “İsrail devletinin yenilgisine izin vermeyeceğiz” mesajını vermek istedikleri anlamına geliyor. Bu savaşta galip gelebilmesi için ona tüm olanaklar sağlandı.

Altı aydır aralıksız devam eden çatışmalardan, İsrail güçlerinin Gazze’nin kumlarında boğulmasından ve İsrail ordusunda yaşanan kayıplardan söz ettiğimizde bu, Amerikalılar ve Batı için de büyük bir sürpriz oldu. Hatta Amerikalılar ve Avrupalılarda, sahadaki değişimlerle birlikte söylem de yavaş yavaş değişmeye başladı.

Artık İsrail’in iki seçeneği var: Ya geri çekilmek ve teslim olmak, ya da yenilgiyi ilan etmek. Bunu, İsrail’in kibrine rağmen yavaş yavaş verdiği tavizlerde de görüyoruz ve Siyonistlerde oluşan dengesizliği de fark etmeliyiz.

Altı ay sonra artık savaşın sonunda değil, ortasında olduğumuzu birden fazla yerde söyledim ve savaşın ortasında dediğimde bu, şu anlama geliyor: Bu seviyede en az altı ay daha ve belki de daha fazla direnişe devam edebiliriz.

İsraillilerin büyük istişhad operasyonlarıyla karşı karşıya oldukları ve karşılaşacakları gerçeği ve Siyonist düşmanın, patlayıcı taşıyan savaşçıların doğrudan İsrail tanklarıyla karşı karşıya geldiğini görmesi şaşırtıcı olmayacaktır.

Düşmanın direniş koşulları dahilinde ateşkesi kabul etmemesi durumunda uzun vadeli bir çatışmaya kendimizi hazırladık. Direnişi aynı seviyede ve performansla sürdürüyoruz; inşaallah direnişin performansı geçen günlerden, aylardan daha iyi olacaktır.

Biz çok büyük bir bedel ödedik ve bu bedeli ödedikten sonra da yenilgiyi kabul etmeyeceğiz. Filistin halkı da bu bedelin hiçbir davranışla, herhangi bir zayıflık belirtisiyle kaybedilmemesi gerektiğinin bilincinde.

(İsrailliler) Refah’a girseler bile Han Yunus’ta karşılaştıkları, orta bölgede ve kuzey bölgesinde karşılaştıkları direnişin aynısıyla karşılaşacaklar.

Filistinlilerin yerinden edilmesi meselesi ise abartıdır. Birincisi, halk toprağına sarılıyor, göç etmek isteseydi Mısır sınırını kırıp girerdi ama halk topraklarına sarılıyor, Gazze’ye sarılıyor ve tüm bu baskılara rağmen ayrılmayacak. Düşman, Filistinlileri gitmeye mecbur bırakmak için bugüne kadar yaptığından daha fazla ne yapabilir?

Yerlerinden edilme tehdidinin Filistinlileri korkuttuğuna inanıyorlar. Tam tersine, bazı baskılar sonucunda bazı sakinler burayı terk etse bile bu bizi korkutmuyor. Gazze’de çok sayıda direniş savaşçısı var ve halkın çoğunluğu topraklarına sarılıyor. Bu yerinden edilme meselesi Filistinlileri korkutmuyor.

Biz bu kutsal toprakları savunuyoruz, İslam’ı savunuyoruz, medeniyeti savunuyoruz ve tüm bu Batılı Siyonist işgale karşı bölgenin tarihini savunuyoruz. Bu coğrafyayı korumayı başaran da Filistin’in küçük halkı olan bizleriz. Bu coğrafya tüm dünyanın çatışmasını, büyük zorlukları, medeniyetler çatışmasını içeriyor. Siyonist projeyle ve Batı ile bu mücadelenin içindeyiz; tarih mücadelesi, medeniyet mücadelesi, din mücadelesi, ahlak mücadelesi…

Gazze bilinen ve sınırlı imkanlarla savaşıyor. On beş yıllık bir kuşatmanın ardından bu büyüklükte bir savaşla karşı karşıyayız. Bu vesileyle, Gazze Şeridi’nde mevcut olan bu kabiliyetlerin en büyük ve önemli kısmını İslam Cumhuriyeti’nden çeşitli yol ve vasıtalarla aldığımızı, tecrübelerimizi de (füze ve silah imalatı) İslam Cumhuriyeti’ndeki kardeşlerimizden kazandığımızı ve öğrendiğimizi belirtmek isterim.

Bu muharebeden (Aksa Tufanı) önce biz İslami Cihad Hareketi olarak direniş tecrübemizi Batı Şeria’ya aktardık ve çoğu şehrinde tugaylar, küçüklü büyüklü silahlı birlikler oluşturduk ve onlar, bu muharebeden önce bile iyi performans gösterdiler.

Bu dönemde sahaların birliği meselesi netleşti; ama bu birdenbire olmadı, yıllardır hazırlandı. Geçtiğimiz yıllarda ve bu uzun ayaklanmalar boyunca Hizbullah, Filistin direniş güçlerine karşı açık tavrıyla sahada varlığını sürdürdü. Hizbullah zaman içerisinde Filistin direniş güçleriyle omuz omuza olmuş, uzmanlık, eğitim ve destek sunmuştur.

Yemen’deki Ensarullah ile sürekli temas halindeyiz ve onlar kendileri ihtiyaçlarına ve zor koşullarına rağmen Kudüs’ün Kılıcı savaşında ve ondan önceki ve sonraki savaşlarda ve bunların hepsinde, günlük ihtiyaçlarından kısıp bağış topluyorlardı. Kudüs’ün Kılıcı savaşı günlerinde Filistin halkına ve direnişe milyonlarca dolar bağışladılar.

Bu savaş sırasında da Filistin direnişi, Yemen’in bu savaşa doğrudan katılımının yanı sıra onlardan milyonlarca dolar da aldı. Siyonist düşmanı en önemli ticari limanda kuşatarak dünyaya, Amerika Birleşik Devletleri’ne ve İngilizlere meydan okudular. Amerikalılar ve İngilizlerle çatışarak ticari gemilerin İsrail’e gitmesini engellediler. Fedakarlıklara ve zorluklara rağmen Yemenliler bu savaşta tarihi bir varlık kaydetti.

Hamas, İslami Cihad ve direnişe bağlı tüm Filistin güçleri arasında müzakerelerde ve sahada koordinasyonun tamamlandığını, Filistin’in iç durumunu yönetme konusunda ortak bir anlayışa sahip olduklarını söyleyebilirim.

Filistin direnişinin sahip olduğu her şeyin – ister silahlanma düzeyinde ister yetenek düzeyinde olsun- İslam Cumhuriyeti’nden, Hizbullah’ın ve kardeşlerimizin deneyimlerinden geldiğini söylüyorum.

Hizbullah‘taki kardeşlerimiz Lübnan cephesindeki büyük ve önemli varlıkları, savaştaki nüfuzlarıyla Siyonist düşman kuvvetlerinin büyük bir kısmını meşgul etti. Bu savaşta yüzlerce şehid verdi. Düşmana büyük kayıplar verdirdi. On binlerce yerleşimciyi yerinden etti. Bütün bunlar İsrail üzerinde büyük bir baskı yaratıyor.Erhan Güngör-

image_pdf
Bunları da beğenebilirsin

Yoruma kapalı.