Seyyid Hasan Nasrallah: Bu savaşı yöneten ABD’dir
-Seyyid Hasan Nasrallah’ın Şehitler Günü anma töreninde yaptığı konuşması: *
“Gazze’de yaşananlar sadece düşmanın intikam arayışından ibaret değil. Bu, Filistinlilerin moralini bozmak, teslim olmalarını sağlamak için yapılıyor. Direniş’in zaferinin olduğu ve düşmanın hedeflerine ulaşamadığı ufka bakıyoruz. Seyyid Abbas Musavi’ye, İmad Muğniye’ye, Kasım Süleymani’ye ve tüm şehitlere bu yolda devam etme sözü veriyoruz. Zafer gelecektir. Gelecek nesillerimiz, Filistin’in özgürleştiğini görecek.
İşgalci İsrail, Filistinlilere “Topraklarınızı unutun, nehirden denize Filistin’i unutun, hatta 1948 bölgesindeki topraklarınızı unutun” mesajını vermeye çalışıyor. Gazze’de yaşananlar Lübnan halkına verilen bir mesajdır: Gazze’ye olanlara bakın. Bu sizin de başınıza gelebilir. Bu Gazze’ye oluyor çünkü onlar isyan etmeye cüret ettiler. Düşman burada yine yanılıyor. 1982’de “İsrail”in Lübnan’ı işgali sırasında çok fazla yıkım, öldürme ve yerinden etme yaşandı…
Bu, Lübnan halkının yenik düşmesine neden oldu mu? Bu işgalin ardından fedakar şehit Ahmed Kassir operasyonu geldi. Lübnan halkı, 2006 savaşında yaşanan tüm katliam ve yıkımlara tanık olduktan sonra Direnişinden vazgeçti mi? Hayır, Direnişe olan inançları ve güvenleri konusunda daha da inatçı hale geldiler.
Umutsuzluğa düşmesi gereken düşmandır, halkımız değil. Düşmanın kökünün kazınması, topraklarımızın özgürleştirilmesi için mücadele edecek olanlar halkımız ve genç nesillerimizdir. Düşman bugün Gazze’de kayıplar veriyor, en önemlisi de kendinin gerçek suçlu olduğunu, vahşi doğasını dünyaya gösteriyor. Bu durum, dünya kamuoyunun “İsrail” iddialarını açığa çıkarmasıyla bir değişime yol açtı.
Bugün “İsrail” düşmanının işlediği suçlar, bölge halklarının ülkelerinin bu oluşumla normalleşmesini eskisinden daha sert bir şekilde reddetmesine neden olacaktır. Ateşkes konusundaki isteksizliklerini ilan etmeye devam edenler yalnızca Amerikalılar ve onların alt takipçileri Birleşik Krallık’tır. Bu savaşı yöneten ABD’dir. Tüm kınamalar ve baskılar ABD’ye yönelik olmalıdır. ABD yönetimi, ilk ve son kararın sahibidir.
Bugün 57 Arap ve Müslüman ülkesi zirvede bir araya geldi. (İİT zirvesine dair) Sizden asker göndermeniz, Filistin’i kurtarmanız değil, savaşı durdurmanız isteniyor. Saldırıyı durduramıyorsanız Refah kapısını da mı açamıyorsunuz? En azından yardımların girmesini ve yaralıların çıkarılarak tedavi edilmesini sağlayın. 57 Arap ve Müslüman ülke geçidi açıp bu saldırganlığa son verilmesini talep etmekten aciz mi? Kimse ordularınızın müdahil olmasını istemiyor; yalnızca rica değil, etkili önlemler alınmasını istiyor.
Gazze’deki direniş, kendilerini çevreleyen ağır psikolojik koşullara rağmen cesurca savaşmaya devam ediyor ve düşmanın herhangi bir zafer iddiasında bulunmasını engelledi. Bu savaş alanı çok önemli ve belirleyicidir. Destek cephelerinde: Batı Şeria’daki Direniş, düşmanı kuvvetlerini oraya konuşlandırmaya ve birliklerinin bir kısmını Gazze ve Lübnan’a karşı cephelerden çekmeye zorladı.
Yemen cephesi: Yemen’in insansız hava araçları ve füzeleri çok etkili oldu; Düşman, hava kuvvetlerinin ve hava savunma sistemlerinin bir kısmını (Demir Kubbe ve Patriot) yine Gazze ve Lübnan’dan uzakta Eilat’ta konuşlandırmak zorunda kaldı. Bunca yıldır gerçekten Yemen halkı gibi bir halk görmedik; kararlılıkları, protestoları, sadakatleri… Yerleşimcilerin zorla yerinden edilmesi nedeniyle saldırıları düşman hükümetini daha da baskı altına aldı. Yemen Direnişinin desteği, Amerika’nın Yemen’e yönelik savaşına ve kuşatmasına rağmen geliyor.
Irak’taki Direniş, aynı zamanda Suriye ve Irak topraklarının özgürleştirilmesi bayrağı altında yer alan işgalci Amerikan birliklerine karşı operasyonlar düzenleyerek Filistin’i destekliyor. Amerikalılar üslerine yönelik 46 saldırının yanı sıra 56 kişinin de hizmet dışı olduğunu kabul etti; bunların çoğuna “sarsıntı” adı verildi. Bu sarsıntıların sayısı tuhaf ama zaten “sarsıntı” aynı zamanda hizmet dışı oldukları anlamına da geliyor. Amerikalılar Irak, Lübnan ve Yemen’deki Direniş’e tehditler gönderdi. Eğer Amerikalılar üslerine yönelik bu saldırıların durmasını istiyorsa Gazze’ye yönelik saldırganlığa da son vereceklerdir.
Amerikalıların desteklediği teröristlerle mücadelenin yükünü taşıyan Suriye, Direniş’e ve adamlarına desteğini sürdürüyor. Sezar Yasası nedeniyle hem ekonomik hem de halkın geçim sıkıntısı yaşadığı Suriye budur. Düşman, Golan’dan atılan roketlere karşı Şam ve Halep havalimanlarını bombalıyor. Suriye çok büyük bir yük taşıyor, kararlı konumunun yanı sıra direniş savaşçılarını ve direniş hareketlerini kucaklıyor ve bunun sonuçlarına da göğüs geriyor.
Düşman, birkaç gün önce Eilat’a yapılan insansız hava aracı saldırısının kaynağı konusunda kafasını karıştırdı, daha sonra suçu Hizbullah’a attı ve Suriye’de bize saldırmaya devam etti, bu da birçok adamımızın şehit olmasına yol açtı.İran ve özellikle şehit Hacı Kasım Süleymani’nin çabaları olmasaydı Lübnan ve Gazze’deki direniş, İran’a yönelik tüm tehditlere rağmen bugünkü durumunda olmazdı. İran kimsenin adına karar almıyor.
Tüm “İsrail” tedbirlerine rağmen Lübnan cephesinde operasyonlarımız devam ediyor. Füze ve drone ateşleyen, makineli tüfek ve keskin nişancı silahlarıyla ateş eden adamların kelimenin tam anlamıyla fedakârlık olduğunu herkes bilmelidir. İşgal altındaki Filistin’in kuzeyinden geçerek Akka, Hayfa ve ötesine ulaşan işgal altındaki bölgelere her gün casus ve saldırı drone’ları göndermek gibi pek çok ayrıntıyı açıklamadık.
İslami Direniş, 300-500 kg patlayıcı taşıyan “Burkan” füzelerimizi kullandı. Kışlalarına yarım ton patlayıcı atılırken düşmanın durumunu hayal etmenizi size bırakıyorum. Düşmanın kayıplarını gizlemesi onların üzerinedir. İslami Direniş’in işgal altındaki bölgelerin derinliklerine uzanan operasyonlarında artış yaşanıyor. Direnişe karşı yapılan yorumlar herhangi bir yanıta değmez.
Düşman, bazı çok ağır vakalar da dahil olmak üzere yaklaşık 350 yaralıyı hastanelerine kabul ettiğini itiraf etti. Düşman ayrıca kendilerine karşı Direniş operasyonlarının arttığını ve onlar yüzünden artan endişelerini de itiraf etti. İslami Direniş, yaptığı açıklamalarla, sivillerin hedef alınmasından hoşnut olmayacağımızı açıkça düşmana mesaj olarak verdi.
Sevgili Samira Ayoub ve Mahmud Şur’un kızları olan 3 torunu Taleen, Rimas ve Layan’ın şehadetinden sonra İslami Direniş, 2006’dan bu yana ilk kez işgal altındaki topraklara Katyuşa füzeleri salvosu ateşledi. Güney Lübnan cephesi Gazze’ye destek cephesi olmaya devam edecek. Burada Direniş halkının desteğini övmeliyiz. Filistin’e ve Güney’deki operasyonlara genel bir halk desteği var.
Ne olacağına gelince, savaş alanının kendi adına konuşmasına izin vereceğiz. Politikamız hiçbir zaman bizim planlarımızdan ya da niyetlerimizden bahsetmek, sonrada bunu kardeşler tarafından gerçekleştirmek olmadı; her zaman bunun tersi oldu ve şimdide durum böyle olacak Lübnan cephesini izleyen tüm gözler savaş alanında olmalı ve sözleri tahmin etmemelidir. Bu bir sabır, metanet ve başarı birikimi savaşıdır. Bu, Direnişe ve halkına yardım edecek ve yerleşimciler yerlerinden edilirken ve iç cephelerde gerilim artarken düşmana baskı yapacak bir zaman savaşıdır.”
-Seyyid Nasrallah’ın konuşmasına dair değerlendirme:
“1- Konuşma bir önceki konuşmaya göre daha sakindi, yani Hizbullah ne yaptığını biliyor, net ve uygun bir stratejiye sahip, ilk konuşmasından sonra gelen iddia ve suçlamalarla ilgilenmiyor.
2- Lübnan’ın topyekün savaşa girişi uygun ve gerekli bir zamanda olmalı ve başkasının değil, Lübnan’ın belirleyeceği bir zamanda olmalıdır.
3- (Nasrallah’ın) mesajlarıyla ilgilenenler bunları çok iyi anladılar, istenen de buydu. İsrail-ABD, kuzey cephesindeki kayıpların boyutunu biliyor (öldürülen asker sayısı yüzleri buluyor).
4- Zaman İsrail’in lehine işlemiyor; bu nedenle geriye sahayı harekete geçirmek ve İsrail ordusuna sonunda dayanamayacağı kayıplar verdirmek kalıyor. Zaferin anahtarı da bu.”