Karl Marx – Enternasyonal Proletarya’nın Meşalesi

0 744
image_pdf
Filozoflar dünyayı, yalnızca, çeşitli şekillerde yorumlamışlardır; oysa sorun onu değiştirmektir.

Karl Marx

5 Mayıs 1818 günü Almanya’nın Rhine Eyaleti’nin Trier kasabasında doğdu. Orta öğrenimini Trier’de tamamladı. Bonn ve Berlin üniversitelerinde hukuk öğrenimi görürken tarih ve felsefeyle ilgilendi, Hegel’ci E. Gans’ın derslerini izledi. 1841 yılında “Demokritos’un ve Epikuros’un Doğa Felsefelerinin Farklılıkları” adlı doktora tezinde, dinin maddecilik açısından eleştirisini yaptı.

Bir yandan sol Hegel’cilere katılarak Bauer kardeşlerle dostluk kurarken, bir yandan da Feuerbach’ın etkisinde kalıp 1842 yılında, muhalefetteki radikal burjuvalar tarafından kurulan Rheinische Zeitung gazetesinin yazı işleri yöneticiliğini yaptı.

Saint-Simon, Fourier, Proudhon gibi yazarları okuyarak Fransız sosyalizmini tanımaya çalıştı. 1843 yılında çocukluk arkadaşı Jenny von Westphalenle evlendi. Aynı yıl Rheinische Zeitung gazetesi kapatıldıktan sonra Paris’e yerleşti. Fransız-Alman Yıllıkları’nı yayımladı (1844). Derginin ilk ve tek sayısında, Yahudi Sorunu adlı yazısıyla siyasal mücadele konusundaki görüşlerini ilk kez açıkladı. Aynı yıl Friedrich Engels’le dostluk kuran Marx, okurken tuttuğu notlardan oluşan 1844 El Yazmaları’nda, ana temasını yabancılaşmanın oluşturduğu insancıl (humanist) bir felsefe geliştirdi.

Friedrich Engelsle ilk ortak metninde Kutsal Aile’de (1845) tarih felsefesini materyalist (maddeci) bakış açısıyla eleştirdi. 1845 yılında Vorwarts gazetesi yazı kurulu üyeleriyle birlikte sürülünce Brüksel’e yerleşti. Friedrich Engels’in de birkaç ay sonra Brüksel’e gitmesiyle Friedrich Engelsle ortak eserlerinin ikincisini (Feuerbach Üzerine Tezler, 1845) ve üçüncüsünü (Alman İdeolojisi, 1845-1846) yayımladı. Kuramsal çalışmalarının yanısıra, sosyalist işçilerle ve Alman göçmenlerle ilişkilerini sıklaştırdı. Brüksel Alman İşçileri Derneği’ni kurdu ve Friedrich Engelsle birlikte komünist bir yazışma ağı oluşturdu. Komünistler Birliği’nin isteği üzerine Komünist Manifesto’yu yazdıkları bu yıllar, ikisi için de geçmişteki felsefi bilinçleriyle hesaplaşma ve tarihsel materyalizmi (maddeciliği) geliştirme yılları oldu: Bu yüzden, geçmişten kopuşları hem siyasal hem de kuramsal nitelikteydi.

1848 İhtilali patlak verince, Belçika’dan sınır dışı edilen Marx, Köln’e yerleşerek, Neue Rheinische Zeitung gazetesini çıkarmaya başladı. Neue Rheinische Zeitung gazetesin Bu gazetede işçilere yönelik makaleler yayımladı.

Önce Almanya’dan, hemen sonra da yeniden Fransa’dan sınırdışı edilince, 1849 yılında -ömrünün sonuna kadar kalacağı- Londra’ya yerleşti. Karl Marx, yoksulluk içinde yaşadığı bu dönemde iktisat incelemelerine ağırlık verdi. Temel eseri olan Kapital’i hazırlamaya başladı. 1851-1861 yılları arasında New York Daily Tribune gazetesinin Avrupa muhabirliğini yaptı.

1864 yılında Uluslararası İşçiler Derneği’nin kurucuları arasında yer aldı. Birinci Enternasyonal’in açılış konuşmasını ve tüzüğünü yazdıktan sonra, Kapital’in birinci cildini Almanya’da yayımlattı (1867). Kızını görmek için gittiği Paris’te Paris Komünü’ne tanık oldu. İngiltere’ye dönünce Fransa’da İç Savaş (1871) adlı eserinde bu devrim denemesini değerlendirdi. Kapital’in yazımını sürdürürken, bir yandan da işçi partililerinin programlarının oluşturulmasına etkili biçimde katıldı. Dühring’e karşı kalem tartışmasında Friedrich Engels’i destekledi. Anti-Dühring’in (1878) bir bölümünün yazımında Friedrich Engels’le çalıştıktan sonra hastalanarak çalışmalarını büyük ölçüde yavaşlatmak zorunda kalan Karl Marx 14 Mart 1883 günü Londra’da öldü.
marksizm
Dostu ve çalışma arkadaşı Friedrich Engels ´in de işaret ettiği gibi, Marx düşüncesini üç entelektüel etkiden yararlanarak biçimlendirmiştir: Hegel ´in Alman felsefesi, İngiliz klasik okulunun ekonomi politiği ve Fransız sosyalist düşünceleri. Gene de Marx, bu etkilerin hepsini eleştirmekten geri kalmamıştır.

Marx, felsefede ustası olan Hegel ´den tarihin akışını belirleyen diyalektik ilkeyi alır: herhangi bir dönemde çelişkiler bir bunalıma dönüşerek çözüme ulaşıncaya kadar ağırlaşır. Tarih böyle ilerlediği gibi yaşam da böyle ilerler.

Ama Marx, Hegel ´in idealist düşüncesini, soyutluğu ve siyasi statükoyu haklı gösterişi nedeniyle ta baştan eleştirmiştir. Bunun üzerine, dini bir yabancılaşma olarak açıklayan Ludwig Feuerbach´ın hümanist ve materyalist analizine yönelmiştir. Ona göre, insan, Tanrı´ya vermek üzere özünden ve niteliklerinden vazgeçmektedir. Marx , yabancılaşma düşüncesini genişletip kültür alanının tümüne yayacaktır. Bu alan, yaşamın gerçeklerini, toplumdaki baskı güçlerini, hatta insanların eylem yeteneklerini görmesin diye insanın gözlerini kör eden yanılsamalarla dolup taşımaktadır. Toplumun üstyapısı (din, sanat, düşünce, hatta insan ve yurttaş hakları), Marx´a göre, onun altyapısını -ekonomi, gerçek yaşam- haklı göstermeye yöneliktir. Ama maddecilik kaba saba değildir: her ne kadar üstyapının evrimi, altyapının evrimine bağlıysa da, bu birinin öbürüne indirgenebileceği veya karşılıklı ilişkilerinin yalın ve her zaman tek yanlı bir determinizme bağlı olduğu anlamına gelmez. Marx, tarihin karmaşıklığını hiç- bir zaman göz ardı etmemiştir.

Yazılarının çoğunda Marx , büyük tarihsel evrelerin birbirini izlemesinde kesin bir sıra sunmuştur. Bu evrelerin her biri, egemen bir üretim tarzı ile belirlenmektedir: ilkel komünizm, kölecilik, feodalizm, kapitalizm. Bu evrimin son aşaması olan komünizm, insanın insanı sömürmesinin son bulacağı yepyeni bir çağa tekabül eder. Bunu kanıtlamak için, Marx şu düşünceye dayanır: proleterler, kapitalist toplumda öylesine zor bir durumla karşılaşırlar ki, her türlü milliyetçi, ahlaki veya dini duyguyu kaybederler. O zaman, eylemle ve gerçeği birleştiren bir sınıf bilincine ulaşırlar. Marx ´ın bu mesihçesine görüşü devrimci hareket için güçlü bir etken olacaktır. Marx´ın kuramsal araştırmalarıysa daha sonra kapitalizmin ekonomik incelemesine yönelecektir.

Kuram, uygulama arasında bir bağın zorunlu olduğu yolundaki Felsefi inancına bağlılığını sürdüren Marx , hiçbir zaman siyasi eylemin dışında kalmamıştır. Bu nedenle de gerek eleştirdiği, gerekse yanında yer aldığı kişiler hiçbir zaman salt aydınlar olmamıştır. Gözleri önünde akıp giden tarihin uyanık bir gözlemcisi olan Marx, bu tarihten sürekli dersler çıkartmıştır. Avrupa´da XIX. yy´daki sınıf mücadeleleri, devrimler ve savaşlar, Marx´ın düşüncesini, kesin biçimde yönlendirmiştir.

I. Enternasyonal’in Komünist Manifestosu
Marx, komünist görüşlerinden esinlenmiş olmakla birlikte, Fransız sosyalistlerinin (Saint-Simon, Charles Fourier, Etienne Cabet ve özellikle Proudhon) ütopik düşüncelerini ve siyasî etkiden yoksun oluşlarını eleştirmiştir. ilk uluslararası işçi örgütü olan Komünistler Birliği için Komünist Manifesıo´yu (1847) kaleme almıştır. Bu örgütün, başlangıçta benimsediği «Tüm insanlar kardeştir!» sloganını Marx ve Engels´in etkisiyle terkedip «Bütün ülkelerin proleterleri birleşin!» sloganını benimsemiş olması anlamlıdır. Devrimci bir girişimden yana olan Marx, kapitalist sistemin yaygınlığı derecesinde işçi sınıfının da uluslararası nitelik kazanması gerektiğini vurgulamıştır. Nitekim, işçi hareketi bir süre, çok değişik siyasi görüşleri (Fransız Proudhoncular, anarşistler, lngiliz liberaller ve sendikalistler [trade-unionistler]), bünyesinde toplayan Uluslararası Emekçiler Birliği´ni (UEB), yani, I. Enternasyonal´i örgütlemiştir. Marx, bu örgüt içinde başlangıçtan itibaren önemli rol oynamış, örgütün yönetimine katılmış ve bilimsel sosyalizm düşüncesine uygun olarak proleterlerin sınıf bilincine kavuşmasına yönelik eğitim metinleri hazırlamıştır.

Marx, 1848 Devrimi´nin yenilgisinden etkilenerek proletarya diktatörlüğü düşüncesi, yani iktidarın proletarya tarafından zorla ele geçirilmesini benimsemiştir. Nitekim, Bonapart’çılıkta (Louis Bonapart´ın 18 Broumaire´i, 1852) somutlaştığını gördüğü demokratik burjuva cumhuriyeti ve onun bürokratik ve askeri Devlet çarkına yönelttiği eleştiriyi sertleştirmiştir. Marx , 1871 Paris Komünü´nü ilk proletarya diktatörlüğü deneyimi olarak selamlamıştır.

Aynı anlayışla Marx, 1875´te, kendi taraftarları ve Ferdinand Lasalle taraftarlarının birleşmesiyle oluşan Alman Sosyal Demokrat Partisi´nin programına karşı çıkmıştır. Nitekim, Lassale taraftarları Prusya Devleti´nin sosyalist bir müdahalede bulunacağı ve böylece barışçı yoldan komünizme geçileceği umuduna inatla bağlı kalmışlardır. Marx, bu vesileyle, proletarya diktatörlüğü kavramını, iki zorunlu evreye ayırarak kesinleştirmiştir. Birinci evrede, yani sosyalist düzende, proletarya diktatörlüğü hüküm sürecek ve üretici güçler “herkes emeğine göre ilkesi uyarınca geliştirilecektir. Bu büyümenin yaratacağı bolluk, ikinci evrenin, yani komünizmin ortaya çıkışını mümkün kılacaktır; bu evrede ücretlilik ve devlet aygıtı sönümlenecek  ve «herkes ihtiyacına göre» ilkesi yürürlüğe girecektir. Marx ´ın Paris Komünü hareketini yorumlayışı İngiliz sendikalistlerinin karşı çıkmalarına yol açtı ve onlar I. Enternasyonal´den ayrıldılar. Marx ve Engels , bu dönemde, sosyalistlerin düzenli ve birleşik bir örgüt kurmalarının yararlarını belirtmişlerdir. Nitekim Bakunin yönetimindeki anarşistlere karşı çıkmışlar ve onları 1872´de Enternasyonal´den çıkarmışlardır. Bundan sonra Marksizm egemen ideoloji durumuna gelmiş, ancak onun içinde de polemikler süregitmiştir.

Yaşasın Marksizm Leninizm

image_pdf
Bunları da beğenebilirsin

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.