Filistin direnişi ve siyonist düşman arasında yapılan esir takası anlaşması çerçevesinde 90 kişilik kadın ve çocuklardan oluşan ilk grup dün serbest bırakıldı. Ofer Hapishanesi’nden serbest bırakılan Filistinli esirlerin 69’u kadın, 21’i çocuk. 76’sı Batı Şeria’dan, 14’ü ise Kudüs’ten.
7 Ekim 2023’ten bu yana siyonist işgal güçleri, Batı Şeria dahil olmak üzere toplam 25 binden fazla Filistinliyi gözaltına aldı. Bu esirlerin yaklaşık 14 bin 300’ü Batı Şeria ve Kudüs’ten, geri kalanlar ise Gazze Şeridi’nden.
Aynı dönemde İşgal hapishanelerinde 55 Filistinli esir yaşamını yitirdi. Bunların 35’i Gazze’den gelen tutuklulardı ve siyonist varlık “israil” hâlâ bu kişilerin naaşlarını teslim etmeyi reddediyor.
Siyonist düşman tarafından dün akşam serbest bırakılan Filistinli kadın tutsaklardan biri de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) yöneticisi ve Filistin Yasama Konseyi milletvekili olan 62 yaşındaki Halide Cerrar idi. Siyonist düşmanın tek kişilik hücrede ve gayri insani koşullarda ağır tecrit hapsinde tuttuğu Cerrar’ın çehresinin değiştiği ve çok bitkin bir halde olduğu dikkat çekti.
Cerrar, son on yılda çoğu suçlama olmaksızın idari gözetim altında olmak üzere beş ayrı tutukluluk süresince altı yıldan fazla bir süre cezaevinde kaldı. Cerrar’ın beşinci ve sonuncu tutuklanması, 26 Aralık 2023’te Aksa Tufanı operasyonu sonrasında oldu. İdari gözaltında, Karmel Dağı yakınlarındaki Damon Hapishanesi’ne gönderildi.
2024 Ağustos ayının başlarında, ailesine haber vermeden ve ilaç tedavisi alması gerekirken, Neve Tirza’da 2,5 x 1,5 metre ölçülerinde penceresiz bir hücreye kapatıldı ve orada tek kişilik hücrede tutuldu. Gideon Levy’ye göre, hücresinde ince şilteli beton bir yatak ve çoğunlukla sifonu bozuk bir tuvalet vardı. Biraz temiz hava alabilmek için hücre kapısının altındaki aralıktan nefes almak amacıyla yere yatıyordu.
Tek kişilik hücrede tutulan Halide Cerrar, 28 Ağustos 2024’te Nefes alabilmesini sağlayacak koşulların sağlanması için “Her gün ölüyorum. Hücre, havanın girmesine izin vermeyen küçük, kapalı bir kutu gibi. Hücredeki tek şey bir tuvalet ve onun üstündeki küçük bir pencere, hücreye konulduktan bir gün sonra kapatıldı. Bana nefes alacak yer bırakmadılar, hatta hücre kapısındaki ‘aşnaf’ bile kapalıydı.” nefes almak için yanına oturduğum küçük bir -delik- açıklık var. Hücremde boğuluyorum. nefes alabileceğim ve hayatta kalabileceğim oksijen molekülleri bulabilmek için saatlerce bekliyorum.” dediği mesajı avukatına göndererek yardım istemişti.