Cumartesi Anneleri, 767. hafta buluşmasında gözaltında kaybedilen gözaltında kaybedilen Hüseyin Taşkaya’nın akıbetini sordu.
İçişleri Bakanlığı ve Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından 700. haftadan bu yana Galatasaray Meydanı’ndaki oturma eylemleri engellenen Cumartesi Anneleri, 767. hafta buluşmasında da İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde bir araya geldi. Yoğun polis ablukası altında gerçekleşen buluşmada, gözaltında kaybedilen Hüseyin Taşkaya’nın akıbeti soruldu.
Bu haftaki buluşmaya CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve HDP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık da katıldı.
- HİÇ KİMSE KORKU, ENDİŞE VE BELİRSİZLİK DUYGUSU İLE YAŞAMAYA MAHKUM EDİLEMEZ
Basın açıklamasını İHD İstanbul Şube Başkanı Av. Gülseren Yoleri okudu. Bireylerin her türlü hak ihlâlinden arındırılmış bir hayat sürmelerinin, en temel anayasal hakları olduğunun altını çizen Yoleri, hiç kimsenin korku, endişe ve belirsizlik duygusu ile yaşamaya mahkum edilemeyeceğini ve kimsenin, bir hak ihlâline uğradığında etkili bir arama güvencesinden mahrum bırakılamayacağını söyledi ve şu sözleri kaydetti:
- ARTIK YETER!
“Ancak bizim Anayasal ve evrensel hukukun güvencesindeki bu haklarımız yok sayılıyor. Sahip olduğumuz hak ve özgürlüklere hukukun ilke ve esaslarına aykırı bir şekilde müdahale ediliyor. Herkese karşı dürüst, eşit ve tarafsız davranmakla yükümlü olan kamu görevlileri bize karşı keyfi, taraflı ve önyargılı hareket ediyor.
Bu yüzden 767 haftadır meydanlardan, sokaklardan haykırıyoruz: Hukuk devleti, insan haklarına saygılı ve bu hakları koruyan, adalete ve eşitliğe uygun bağımsız bir hukuk düzeni kuran devlettir. Artık yeter, kayıplarımıza ve adalete ulaşmak için hukuk devleti istiyoruz.”
Basın açıklamasının ardından Hüseyin Taşkaya’nın eşi Sultan Taşkaya konuştu. Galatasaray Meydanı’nın yasaklanmasına tepki göstererek “Evimiz bize yasaklandı, kayıplarımızın peşini bırakmayacağız” şeklinde konuştu.
- YAKINLARIMIZ, HİÇBİR VASFI OLMAYAN İNSANLARIN ELİNE VERİLEN GÜÇLE KATLEDİLDİ
Sultan Taşkaya’nın ardından, Hüseyin Taşkaya’nın kızı Serpil Taşkaya seslendi. Mücadeleye 9 yaşında başladığını söyleyen Serpil Taşkaya, 1971 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleştirilen Stanford Hapishane Deneyi’ni anlatarak şunları söyledi:
“Deneyden çıkarılacak sonuç, siz hiçbir vasfı olmayan insanların eline güç verirseniz bunu vahşice kullanır ve egosunu tatmin eder. Hiçbir vasfı olmayan insanların eline devlet tarafından verilen güçle kaybedildi yakınlarımız”
- İSTERDİM Kİ DEDEM ELİMDEN TUTUP PARKLARA GÖTÜRSÜN
Serpil Taşkaya’dan sonra ise Hüseyin Taşkaya’nın torunu, 9 yaşındaki Duygu Melis Taşkaya konuştu.
“Annemin babasını kaybettiği yaştayım. Yıllardır babasını arayan annemle birlikte şimdi ben de dedemi arıyorum.Dedem ben doğmadan önce kaybedilmiş ve ben de dedemi hep annemden dinledim. İsterdim ki dedem elimden tutup parklara götürsün, benim torunum çok akıllı deyip arkadaşlarına anlatsın, olmadı. Ama onu bulana kadar aramaya devam edeceğim, vazgeçmeyeceğim.”
- KAYIPLAR BU SİSTEM BİR AYNASIDIR, BU AYNAYI GÖRMEK İSTEMESELER DE BİZ BURADAYIZ
Duygu Melis Taşkaya’nın ardından konuşan Taşkaya’nın oğlu Şerif Taşkaya, babasının kontrgerilla paramiliter güçler tarafından gündüz ortası yüzlerce tanığın olduğu bir yerde gözaltına alındığını söyleyerek şu ifadeleri kullandı:
“Babam gözaltına alındıktan sonra insanlık dışı işkencelere uğradı. Aile olarak mercilere başvurmamıza rağmen soruşturma açılmadı. Bildiğiniz gibi 90’lar JİTEM’in kurallarının geçerli olduğu bir dönem ama bu bizi bağlamadı. Biz her ortamda babamızın akıbetini sorduk.
Bu hukuk topluma barış getirmez. Kayıplar bu sistemin bir aynasıdır. Bu aynayı görmek istemeseler de biz buradayız!”
- İKİ YAKANIZ BİR ARAYA GELMESİN
Yapılan konuşmaların ardından son olarak, 3 yıl önce Rıdvan Karakoç’un katillerinin yargılandığını göremeden yaşamını yitiren Karakoç’un annesi Asiye Karakoç anıldı ve oğlu Hasan Karakoç bir konuşma yaptı.
“Annem, birçok annemiz gibi katillerle hesaplaşamadan, onların ceza aldığını göremeden aramızdan ayrıldı. Katillerle hesaplaşamadan hayatını kaybeden anne ve babalarımızı anıyorum. Bıraktıkları yerden mücadeleye devam ediyoruz. Sesimizi kısmaya çalışıyorlar, bizi Galatasaray Meydanı’ndan alıp buraya sıkıştıranlar, annelere paçoz diyenler, terör örgütlerinin maşası olmuş diyenler utansın. Evlatsız bıraktığınız anne ve babaların ahı üzerinize tutsun. İki yakanız bir araya gelmesin, yaşam yüzü görmeyin. Sizinle hesaplaşmadan buradan gitmeyeceğiz, biz gitsek de bizim evlatlarımız sizden hesap sormaya devam edecek.”
- NE OLMUŞTU?
Hüseyin Taşkaya, 6 Aralık 1993 tarihinde Siverek Bağlar Mahallesi’ndeki amcasının evinden askerler, polisler ve Bucak aşiretine mensup korucular tarafından gözaltına alındı. Gözaltı işlemini gerçekleştiren 30 araçlık konvoya Siverek Jandarma Karakol Komutanı Üsteğmen Ahmet Şentürk komuta ediyordu.
Ailesi Hüseyin Taşkaya’yı sormak için jandarmaya, emniyete, savcılığa ve valiliğe başvurdu. Askeri yetkililer gözaltı işleminden kısa bir süre sonra Taşkaya’nın polisler tarafından götürüldüğünü söyledi. Emniyet “bizde yok Sedat Bucak’a sorun” dedi. DYP milletvekili, aşiret reisi- korucubaşı Sedat Bucak ” Bizim ekip almış fakat devlete teslim etmiş; bundan sonra haberimiz yoktur, devlet biliyor” dedi.
Olayı soruşturmak, suçu ve suçluyu açığa çıkarmakla görevli Siverek Cumhuriyet Başsavcılığı, akrabalarının ve bütün mahallelinin tanıklığında gerçekleşmesine rağmen Hüseyin Taşkaya’nın gözaltına alınmasını ailenin soyut iddiası olarak değerlendirdi ve takibata yer olmadığı iddiasıyla Takipsizlik Kararı verdi. Ailenin tüm başvuruları sonuçsuz kaldı. Hüseyin Taşkaya’dan bir daha haber alınamadı.
Kaynak: Ömür Eğribel