İsrail ve Filistin arasında süregelen çatışmanın kapsamlı bir analizini sunan el-Meyadin’deki makale, Yemen’in Yafa’ya (Tel Aviv) olan saldırısının ardından sınırlı seçeneklerle karşı karşıya kalan işgal ordusunun istikrarsız konumunun altını çiziyor.
El-Meyadin’de yayımlanan makale, Direniş Ekseni’nin Gazze’deki Filistin halkını desteklemek ve saldırganlığını durdurması için İsrailli düşmana baskı yapmak amacıyla operasyonlarını tırmandırdığını vurguluyor, strateji, düşman hedeflerini vurmayı ve operasyonların kapsamını Hint Okyanusu ve Akdeniz’e kadar genişletmeyi içeriyor.
“Yemen Silahlı Kuvvetleri ve Ensarullah’ın geçen hafta işgal altındaki Yafa’ya (Tel Aviv) yönelik saldırısı rastgele değildi. Gazze Şeridi’nin yaklaşık %90’ını harap eden ve 24 Temmuz itibariyle 39 bin 145’i ölü olmak üzere yaklaşık 200 bin kişinin hayatını kaybetmesine neden olan ve sayıları giderek artan Gazze’ye yönelik Siyonist soykırımın devam ettiği bir bağlamda gerçekleşti. Devam etmekte olan savaşta böylesine önemli bir gelişmenin tüm sonuçlarını kavramak için büyük resme bakmak gerekiyor.
Netanyahu’nun kalıcı bir ateşkese varmak gibi bir planı yok; savaşı mümkün olduğunca uzatma niyetinde, Gazze Şeridi’ni tamamen yok etmeyi amaçlıyor ve Gazzelilere karşı devam eden soykırımı sürdürmekten başka bir stratejisi yok. Hamas ve Hizbullah liderleri Netanyahu’nun müzakerelere yönelik tutumu ışığında son iki hafta içinde bu sonuçlara vardılar.
İsrail işgal güçlerinin kuşatma altındaki Refah’ı işgal etmek üzere olduğu 6 Mayıs 2024 Pazartesi gününün arifesinde Hamas, arabulucular olan Katar ve Mısır’a Başkan Biden tarafından önerilen ateşkes planının çerçevesini kabul ettiğini bildirdi. Ancak bu bildiri İsrail’in kulağına gitmedi ve işgal güçleri saldırı planını uygulamaya devam ederek yüzlerce sivilin daha hayatını kaybetmesine ve zaten vahim olan insani durumun daha da kötüleşmesine neden oldu. Daha sonra müzakereler durdu, ancak İsrail katliamları durmadığı gibi cesur ve dirençli Filistin direnişi de durmadı.
İki ay sonra Hamas kalıcı ateşkes müzakerelerini yeniden canlandırmak için bir adım daha attı. Hamas, 7 Temmuz 2024 Pazar günü Katar’a, uzun vadeli bir ateşkes anlaşmasına bağlamakta ısrar etmeksizin bir esir takası anlaşmasını müzakere etmeye hazır olduğunu bildirdi. Ancak Netanyahu’nun Hamas’ın daha yumuşak önerisine yanıtı tipik İsrail tarzında oldu.
İşgal güçleri, 13 Temmuz 2024 Cumartesi günü insani yardım amaçlı güvenli bölge olarak belirlenen el-Mevasi’de şok edici ve dehşet verici bir katliam gerçekleştirerek müzakereleri yeniden başlatma girişimlerini bir kez daha tehlikeye attı. Korkunç katliamda çoğu kadın ve çocuk olmak üzere en az 90 kişi öldü ve 300’den fazla kişi yaralandı.
Siyasi açıdan Netanyahu, savaşı uzatma girişimi gibi görünen bir şekilde masaya yeni koşullar getirdi. Netanyahu 17 Temmuz 2024 Çarşamba günü Knesset’te yaptığı konuşmada ”Anahtar baskı, baskı ve daha fazla baskıdır. Biz onlara baskı yapmaya devam ettikçe Hamas müzakerelerde giderek daha fazla pes edecektir.” dedi.
Netanyahu stratejisinde üç gelişmeden en az biri üzerine bahis oynuyor gibi görünüyor:
Ya İsrail’in ürettiği kıtlığın ağırlığı altında ya da BM Filistinli Mültecilere Yardım ve Çalışma Ajansı (UNRWA) merkezleri ve belirlenen insani güvenli bölgeler gibi BM tarafından korunan alanlarda bile yerinden edilmiş sivilleri tekrar tekrar bombalayarak Gazze toplumunun tamamen çökmesi stratejisi.
Ya İsrail iç cephesine sunmak için herhangi bir somut askeri hedefe ulaşmak, mesela, Hamas’ın üst düzey liderlerinden birine suikast düzenlemek ya da 7 Ekim 2023 Cumartesi sabahı hükümetinin büyük başarısızlığının ardından istikrarsız siyasi geleceğini kurtarmak umuduyla İsrailli esirlerden herhangi birini sağ olarak kurtarmak gibi.
Ya da Trump’ın yaklaşan ABD seçimlerini kazanması stratejisi, zira, Netanyahu, Trump’ın yeniden iktidara gelmesi halinde ABD ordusunu Orta Doğu’da yeni bir savaşa sürüklemenin daha kolay olacağına inanıyor.
Her halükarda, BM ve uluslararası toplum devam eden İsrail soykırımına bir son veremediği ve Netanyahu’nun Gazzelilere yönelik saldırıyı durdurmak gibi bir niyeti olmadığı ortaya çıktığı için, Direniş Ekseni on aydır süren bu korkunç Filistin kâbusunu sona erdirmek umuduyla işgal üzerindeki baskıyı arttırmak zorunda kaldı. O zamandan bu yana yaşananlar tek bir şeye işaret ediyor; Direniş Ekseni liderleri, işgal altındaki 1948 topraklarının derinliklerindeki stratejik düşman hedeflerini vurmadan Netanyahu’yu müzakere masasına geri getirme şansının çok az olduğu sonucuna vardılar.
Yemen Silahlı Kuvvetleri ve Ensarullah, 19 Temmuz 2024 Cuma sabahı erken saatlerde Yafa Operasyonu kapsamında işgal altındaki Yafa’yı [Tel Aviv] vurdu. Yemen Silahlı Kuvvetleri sözcüsü Yahya Seri’ye göre, Yemen operasyonda İsrail’in kapsamlı hava savunma sistemlerinden tespit edilmeden uçabilen ve Yafa olarak da adlandırılan yeni bir tür insansız hava aracı kullandı.
Saldırının ardından Yemen Silahlı Kuvvetleri, 1948’de işgal edilen Filistin’in en korunaklı bölgesi olan Yafa’yı, İsrail saldırıları durdurulana ve Gazze ablukası kaldırılana kadar güvensiz bölge ilan etti.
Dikkatle tasarlanmış ve uygulanmış bu taktik manevra ile Direniş Ekseni düşmana iki acı seçenekten birini sunmuştur:
Soykırımı durdurmak, ateşkesi ve esir takası anlaşmasını kabul etmek ve Gazze ablukasını kaldırarak Hamas’ın şartlarını yerine getirmek.
İşgal güçlerinin operasyon alanını Gazze ve Güney Lübnan’daki mevcut cephelere ek olarak 1,300 mil uzaklıktaki Yemen’i de kapsayacak şekilde genişletmek ve böylece zaten gergin ve bitkin olan işgal güçlerinin kabiliyetlerini daha da zorlamak.
ABD 18 Aralık 2023 Pazartesi günü Kızıldeniz’de Yemen Silahlı Kuvvetleri ve Ensarullah ile mücadele etmek üzere 10 ülkeden oluşan bir koalisyonun (çok uluslu güvenlik girişimi) kurulduğunu duyurdu. Altı aydan fazla bir süre geçmesine rağmen ABD, Birleşik Krallık ve koalisyonun geri kalanı anlamlı tek bir askeri hedefe bile ulaşamadı. ABD öncülüğündeki koalisyonun başarısız olduğu yerde işgal güçlerinin başarılı olacağı da şüpheli!
İşgal güçlerinin Yemen’le bir cephe açması büyük olasılıkla şu anda karşı karşıya olduğu yıpratma savaşını daha da şiddetlendirecektir. Bununla birlikte, Yemen saldırısına karşılık vermemek, işgal güçlerinin zaten azalan caydırıcılığını daha da azaltacak ve bu da işgal altındaki Filistin’deki İsrailli yerleşimciler arasındaki güvensizlik seviyesini artıracaktır.
Yemen’deki son tırmanış, Direniş Ekseni tarafından kurulan ve Siyonist düşmanın göz göre göre içine düşmek zorunda kaldığı, düşmanı savaş stratejisini terk etmeye iten temiz bir tuzak gibi görünüyor.
Bu değerlendirme Ensarullah lideri Seyyid Abdülmelik el-Husi’nin 21 Temmuz 2024 Pazar günü yaptığı bir konuşmada söyledikleriyle örtüşmektedir:
“Düşman İsrail’in Aksa Tufanı operasyonundan sonraki stratejisi, tüm ağırlığını ve askeri kabiliyetlerini Gazze Şeridi’ndeki Filistin halkına ve Gazze Şeridi’ndeki Direniş savaşçılarına karşı kullanmak ve tüm askeri kabiliyetlerini Gazze cephesine odaklamaktı. Amerikalılar ise Filistin halkını desteklemek için diğer cephelerden gelebilecek her türlü tehlikeye karşı koyma sözü verdi.”
El-Husi yaptığı konuşmasında, Amerikalıların, İngilizlerin ve müttefiklerinin İsrailli düşmanı diğer destek cephelerinden korumakta başarısız olduklarını, bu nedenle İsrailli düşmanın ülkelerine yönelik doğrudan saldırganlığa yöneldiğini; bunun ne güçlü ne de rahat bir pozisyondan kaynaklandığını, düşmanın başlangıçta benimsediği stratejinin ötesine geçmek zorunda kaldığını söyledi.
Ardından Direniş Ekseni’nin bir parçası olarak Yemen stratejisini Abdülmelik el-Husi şu sözlerle özetledi:
“Düşman İsrail Gazze’ye yönelik saldırganlığını, Gazze’deki Filistin halkına yönelik soykırımı, şiddetli kuşatmayla aç bırakmayı ve Gazze Şeridi’ne gıda ve ilaç girişini engellemeyi sürdürürken, biz de Filistin halkına destek olmak için bu savaşa girdik ve operasyonların kapsamının Hint Okyanusu’na ve Akdeniz’e kadar uzanmasını sağladık. Onuncu aya ulaştığımızda ve düşman Filistin halkına karşı soykırımını sürdürdüğünde, saldırganlığını durdurmaya zorlamak için daha fazla baskı ve caydırıcılığa ihtiyacı var ve daha önce yapacağımızı açıkladığımız şey buydu; İsrail düşmanı devam ettikçe, Gazze Şeridi’ndeki Filistin halkına karşı daha fazla tırmanıyor ve saldırganlık ne kadar uzun sürerse, yeni aşamalara geçeceğiz. Bu nedenle Yafa Operasyonu ile beşinci aşamaya geçtik.”
İşgal, on ay süren amansız çatışmaların ardından kendini bir kaybet-kaybet durumu içinde buluyor. Destek cepheleri her yeni askeri tırmanışla bu denklemi güçlendiriyor.
Düşman keskin bir ikilemle karşı karşıyadır: Ya Filistin halkının taleplerine uygun bir ateşkesi kabul edeceklerdir ki bu işgalci güçler ve Siyonist devletin geleceği için felaket niteliğinde stratejik sonuçlar doğuracak bir karardır ya da Direniş Ekseni tarafından kendilerine dayatılan yıpratma savaşında ısrar edeceklerdir. Halihazırda bu ikinci seçenek için Benny Gantz uyarı yapmış ve Netanyahu’yu ulusu uçuruma sürüklemekle suçlamıştı.
İsrail saldırganlığı ne kadar uzun sürerse, tam anlamıyla bölgesel bir savaş tehdidi de o kadar yakın hale gelir. Bu savaş potansiyel olarak bölgesel manzarayı yeniden şekillendirebilir. Nihayetinde Orta Doğu, Nazi Siyonist varlıktan arındırılır.“
Çeviri: YDH