THKP-C/MLSPB – 24 HAZİRANDA SANDIĞA GİDİN ÇAĞRISI YAPTI

0 791
image_pdf

Gezi Direnişinin Yıldönümünde Yazılı Bir Açıklama Yapan THKP-C/MLSPB Şu ifadelere yer verdi

Kitleler neden sandığa gitsin? bir defa kendiniz inanmadığınız sandığa, kitleleri nasıl inandıracaksınız? en azından ,hani o yığınlar dediğiniz ve oy kullanmaya çağırdıklarınızı ikna edecek tutarlı gerekçelerinizi ve kararlı duruşunuzu en başta kendiniz sergilemeniz gerek. siz bu yığınların apolitik ve ahmak’mı olduğunu zannediyorsunuz? yaşadığımız yerkürede ve içinde bulunduğumuz bu coğrafyada, iki ülkenin halkı kadar siyasallaşmış başka bir halk yok. kendi kararsızlığınızı ve siyasal miyopluğunuzu kitlelere havale etmeyin.fena halde çuvallarsınız. kendi kazanacağınıza dair inancınız ve iradeniz yoksa, kitleleri bu koşullarda oya ve oyununuza alet etmeyin. Özel Harp Dairesi’nin belirlediği, sicili belli Sövenist, ırkçı ve faşist bir adayı, her kim desteklerse desteklesin, tarih ve emekçi halklarımız asla affetmeyecek

Açıklamanın Tamamı; 

GEZİ DİRENİŞİ MEVCUT STATÜKOYU REDDEDİŞTİR

Bir şafak vakti gözlerimizi açtığımızda ve haber bültenlerine baktığımızda afalladık inanamadık, bu bir illizyon birileri 31 mayıs sabahı düğmeye basmıştı. İstanbul’un göbeginde Beyoğlu’nun orta yerinde Taksim’de

Ah o zabıtalar yokmu zabıtalar, bütün ülkenin huzur ve güven içinde olduğu, anaların ağlamadıgı, çözüm ve müzakere sürecinin devam ettiği, her şeyin süt liman olduğu bir anda, Arap baharının yaşandığı, bölgede yaşayan halkların sokakları ve meydanları inlettiği, mevcut olanı ve gerici statükocu diktatörleri alaşağı ettiği bir anda yapılırmı be!

Ah o zabıtalar yokmu zabıtalar, hiç beklenmedik bir anda düzen sahiplerini’de, düzeni değiştirme iddaası olanları’da şaşkınlığa uğratan, yönetenlerle yönetilenlerin barış içinde yaşadığı bir anda hatta o yığın denilen güçlerden umudu neredeyse tükenme noktasına varmış idda sahiplerinde şok etkisi yaratan yığınlar

Ah o zabıtalar yokmu zabıtalar, fitili bir anda ateşlediler, oysa her şey dogal döngünün ritmi içinde ilerliyordu üç kök dikili ağaç için yapılırmı be, bütün bir ülkeyi haftalarca meşgul eden Erdogan’ı taa Fas a kadar zahmetli bir yolculuga mecbur bırakan, çözüm sürecini provake eden, dış güçlerin oyununa gelen, iç işbirlikçileri harekete geçiren ve onlar aracılıgı ile düzenin bekası için düzenin bekçisi Kılıçtaroğlu’nu, görev üstlenmek zorunda bırakan

Aslında olay yukarda aktarıldıgı kadar dar değil, fakat biz isyanın nasıl başladıgı ve nasıl bir seyir izledigi ile değil, olayın sahnedeki aktörlerini çileden çıran şartlarla ilgilenmek ve yanıtlar vermek zorundayız.

Kabaca Sıralayalım 

  •  Ülkemiz 12 eylül faşist cunta sonrası ekonomiden, siyasete, askeri alandan, kültürel alana, kapsamlı bir restorasyon pragramının cunta aracılığı ile devreye sokulduğu ülkedir. Bu programın asli unsurları ekonomide neo-liberalizm, siyasette yeni- sağ, askeri alanda düşük yoğunluklu savaş, kültürel ve ideolojik alanda postmodernizm.Yani artık dünya 1990 öncesinin dünyası değildi. emperyalizm yeni dünya düzenini ilan etmişti ve bu yeni dünyanın işçi ve emekçi halklar açısından ne gibi sonuçlar doğuracagını bu yeni dünyayı ilan eden emperyalist aktörler dışında pek bilen yoktu  Aynı süreçte Büyük Ortadoğu Savaşının startı verilmişti ve bu savaşın tarafları ve aktörleri dışında neler olup bittiğine dair yaklaşık bir fikri olan yoktu. Ülkemiz işçi ve emekçi halkının öncü örgüt ve partileri açısndan durum devrimci idi, nede olsa devrimci durumu açıklayacak sağlam referanslarımız vardı Marks, Lenin, Mao, Gramsci, Althusser,Mahir, İbo vs.

Fakat bir süre sonra işlerin ters gittiği görülmeye başlandı, tezat işte, ilk gören ise devrim iddaası ve iradesi kalmayanlar’dı, nede olsa akademik ve entellektüel camiayı yakından takip eden o atmosferi soluyanlardı. bu eğilim, düzen içi ve demokratik yollarla düzenin değişeceğine cunta zindanlarında ikna olmuştu ( ikna edilmişti) bu sol-liberal eğilim 1990 çöküş’le ve onun yarattığı travma ile, başlangıçta özellikle küçük burjuva çevrelerde ciddi bir alıcı kitlesine ulaştı ama nafile, düşük yoğunluklu demokrasi konseptinin etkisiz enstürman’ları olmaktan kurtulamadılar.

Bir diğer eğilim ise, devrim iddaası ve iradesini sürdürenler, bu eğilim için durum devrimci idi. çünkü çöken real olandı, revizyonist olandı, tabi bu eğilim cunta günlerinde ikna edilemeyen’lerdi,bu eğilim statükocu ve dogmatikti, fakat devrim iddaasın’da ısrarlı idi. tabi bu eğilimde, diğer eğilime nazaran gecikmelide olsa bir şeylerin ters gittiğini fark etti. bu akım 90’ların ikinci yarısından itibaren emeğin Avrupası’nı, emperyalist anayurtları biraz geç keşfettiler ama olsun son tahlilde vardıkları adres aynı, haklarını inkar etmemek lazım, cunta öncesi ve sonrası direniş çizgisinde olan şöhretli devrimciler, statükom sürsün, kurulu düzenim bozulmasın “uzak diyarlarda devrimcilik en çok onun hakkı” ki ve hala birçoğu örgütlerinin yetki kademelerinde tasallutlarını devam ettirenler. bu eğilimde yer alanlar bize öfkelenecekler ama, bu konudaki devrimci kararlılıkları dudak ısırtacak cinsten, ecel işte kapıyı çalınca kadar, yapacak bir şey yok.

Asıl meseleye geri dönelim

Ah o zabıtalar yokmu zabıtalar, milyonlarca insanı bir sabah ansızın çileden çıkardılar. peki değişen ne, haziran günlerindeki koşullardan çokmu daha iyi ülkemizin içinden geçtiği günler yapılır’mı be, üç kök dikili ağaç içinmiydi bu feryat bu figan, şimdi dahamı iyi oldu ormanlar yakılırken, kentler yıkılırken, dağ taş bombalanırken, zindanlar dolup taşarken, sınırlar geçilip işgaller gerçekleşirken, Ortadoğu kan deryasına dönmüşken yapılır’mı be, Kasımpaşalı denilen Amerikan iti bunları hak edecek ne yaptı. o güzel günlerde bir tarafta çözüm süreci, bir tarafta emeğin Avrupası, bir tarafta yetmez ama EVET. Yapılırmı be, Kasımpaşalı halk düşmanı bunları hak edecek ne yaptı, ne yani üniverste diploması yoksa muhtar bile olamazmı? HAYIR, HAYIR olamaz. ya şimdi! TAMAM, bu sefer TAMAM,

Haziran sıcağı yetmezmiş gibi, birde ortalığı yakıp yıkan, velveleye veren o vandallara, çapulculara, o güne kadar sövüp saydıgımız, umudu kestigimiz, bu halktan bir cacık olmaz dediğimiz Haziran’cılara, biz proletarya’nın ve emekçi halkın öncülerinin verecegi yanıt bu kadar basitmi?  EVET- HAYIR -TAMAM, işte milyonlarca insana vereceğimiz yanıt bu kadar.

Peki bu milyonlarca insan Hazirancılar, köpük olup uçtumu? elbetteki degil, yüzlercesi Kobane’ye akın etti. Amerikan uşağı faşist Erdoğan’ın beslemesi Daiş’e karşı Rojava’da savaştı, onlarcası şehit düştü, Efrin’de Nato’cu ve işgalci Türk ordusuna karşı Efrin halkı ile siper’den siper’e ateş tokuşturdu, Suriye halkının onuru için emperyalizme karşı dövüştü. Türkiye emekçi halkının namusu ve şerefi için düştü. düşenler Efrin’de, işgal altındaki topraklarda şimdi, biz haziran direnişinin ruhunu kuşananlar ve hala o ruhu taşıyanlar soruyoruz? EVET, HAYIR VE TAMAM’CILARA gezi direnişinin ruhu orada işgal altındaki Efrin’de, gömülümü kalacak?

İllallah tam 16 yıl, evlat olsa çekilmez bıkmadınızmı ittifakçılar? hadi 7 haziran’da ortam müsaitti, şartlar böyle bir demokratik cephe ve ittifak için uygundu, 2013 Gezi direnişinin yarattığı moral atmosfer, çözüm süreci, 6-7 ekim 2014 Serhıldanı, Kobane direnişi ve Rojava devrimi vs, vs kazandınız. 3 kasım sonrası milyonların oyu zindanlara tıkıldı.

O günden sonra ve 24 haziran çözüm sürecinin sonlandırılması ile, startı verilen topyekun saldırı konsepti devreye sokuldu, demokratik hak ve özgürlükler baglamında her ne var ise düşük yogunluklu demokrasi mantalitesinin gereği rafa kaldırıldı, düşük yogunluklu savaş konseptinin esas enstürmanları devreye sokuldu, faşist devlet terörünün mekanizmaları adım, adım yeniden konsantre edildi. sivil ve resmi kontra-terör şebekeleri senkronize hale getirildi, bütün her şey “Özel Harp Dairesinin işleyişine uygun temelde yeniden güncellendi.

Şimdi asıl cevaplanması gereken, Gezi direnişinde ve sonrasında sıraladıgımız ve milyonları harekete geçiren verili koşullar ters yüz olmuşken, her iki cephede, yani Türkiye ve Kürdistan cephesinde iyimserlik, direniş ve umut rüzgarlarının estiği şartlarda, kitlelerle taktik planda ilişkilenmenin bir kaldıracı olarak ele alınan, oluşan siyasal atmosferle kitlelerle buluşmanın zemini olarak görülen taktik (16 yıldır o atmosfer hiç eksik olmadı)bugün bu olaganüstü koşullarda ve atmosferde hiç bir işe yaramaz. devrimci, demokratik ve sosyalist güçler ve örgütler bu şartlarda, bu taktiğin işe yarayacağına inanıyorsanız pes doğrusu.

Ülkemiz, Kürdistan ve Ortadoğu’nun içinden geçtiği günümüz koşullarında, karşı- devrimin her şeyi baskı, cebir, şiddetle şekillendirdiği bir ortamda ve atmosferde, o yığınlarla buluşmanın bir fırsatı olarak gördüğünüz taktik maalesef, sizin, soludugunuz atmosferin gaz ve buharlaşmış hali olsa gerek. Gezi’de, 6-7 Ekim’de ve devamındaki süreçte,o iyimserlik rüzgarlarının estiği koşullarda buluşamadığınız kitlelerle, bu olağan-üstü koşullardamı buluşacaksınız? kendinizin ikna olmadığı bir taktiğe kitlelerimi inandıracaksınız, gerçekçi olun ama imkansızı isteyin. ama maalesef siz, ülkemizin ve emekçi halkımızın gerçekleri dışında, farlı bir atmosferdesiniz.

Kitleler neden sandığa gitsin? bir defa kendiniz inanmadığınız sandığa, kitleleri nasıl inandıracaksınız? en azından ,hani o yığınlar dediğiniz ve oy kullanmaya çağırdıklarınızı ikna edecek tutarlı gerekçelerinizi ve kararlı duruşunuzu en başta kendiniz sergilemeniz gerek. siz bu yığınların apolitik ve ahmak’mı olduğunu zannediyorsunuz? yaşadığımız yerkürede ve içinde bulunduğumuz bu coğrafyada, iki ülkenin halkı kadar siyasallaşmış başka bir halk yok. kendi kararsızlığınızı ve siyasal miyopluğunuzu kitlelere havale etmeyin.fena halde çuvallarsınız. kendi kazanacağınıza dair inancınız ve iradeniz yoksa, kitleleri bu koşullarda oya ve oyununuza alet etmeyin. Özel Harp Dairesi’nin belirlediği, sicili belli Sövenist, ırkçı ve faşist bir adayı, her kim desteklerse desteklesin, tarih ve emekçi halklarımız asla affetmeyecek

Haziran ayaklanmasının ve 6-7 Ekim Serhıldanı’nın ruhunu kuşanan ve Ortadoğu coğrafyasına bu iradeyi dalga dalga taşıyan, mevcut statükoyu reddeden, ve çaresizliğin isyanını başlatan, ve o isyanın yolunu açma konusunda yola çıkmış olan, bu konuda hiç bir tereddüt taşımayan, biz Hazirancılar bu oy’unda yokuz

Biz THKP-C/MLSPB olrak sandığa gitmeyin, oy pusulalarına el sürmeyin demiyoruz, bizim çağrımız ve taktiğimiz gayet açık, Biz Gezinin ve 6-7 Ekim Serhıldanı’nın, o apolitik vandallarına, çapulcularına, krolarına ve gundilerine karşı, içinden geçtiğimiz olağan-üstü hal koşullarında, olağanüstü bir güven ve sempati duyuyoruz.

Biz Parti- Cephe olarak; 24 haziran’da sandıga gidin, desteklediginiz ittifak’ın oy pusulasına mührünüzü vurun, O mühür vurduğunuz oy pusulası ile birlikte sandığı yakın diyoruz. THKP-C/MLSPB’nin Haziran Ayaklanmasnın çapulcularına ve 6-7 Ekim Serhıldanı’nın gundilerine çağrısı budur. mevcut statüko ve ittifaklar artık içinden çıkılmaz bir hal almıştır ve çare değildir.

Çare; kentlerde halkın direnişini devrimci şiddetle güçlü kılmak, kırlarda gerilla ile buluşmasını sağlamak, Ortadoğu’da ise, emperyalizme ve faşizme karşı, Ortadoğu devrim cephesini oluşturmaktan geçiyor. devrimci formül budur.

YAŞASIN HALKLARIMIZIN KURTULUŞ SAVAŞI
TEK YOL DEVRİM VE SOSYALİZM

31 – MAYIS – 2018

THKP-C/MLSPB

 

image_pdf
Bunları da beğenebilirsin

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.